31 Ocak 2013 Perşembe

ŞEHİRDEN UZAKTA...

Bir sakinlik çöktü üzerime, bir rahatlık, bir huzur...

Şehirden uzak olmak, işlerden kısa bir süreliğine de olsa ayrı kalmak böyle hissettirse gerek.

Şehir demişken İstanbul'u kasdediyorum. Bu hafta iki günlüğüne İzmir'e gittik. Memleketime. Özlediğim, güzel insanların, rahat yaşadığı İzmir'ime...

Şehrin içi hala aynı, hala cıvıl cıvıl. Cafeler, restaurantlar dolu. İnsanlar keyifle yiyor, içiyor. Caddeler, dükkanlar hareketli.Sevinç pastanesinin önü hala kalabalık. Reyhan, Sir Winston öyle kalabalık ki sıra beklemek lazım. Ucundan tadarım diye sipariş edilen "Sunday" bittiğinde, suçlu suçlu etrafıma bakınmam o yüzden. Merkezin dışı ise biraz bozulmuş, çirkin binalar, çirkin insanlar... İzmir'in çehresi şehrin biraz dışına çıkıldıkça değişmiş. Renkler kararmış, binalar sanki aceleyle konmuş. Düzensizlik, başı bozukluk ciddi olarak fark ediliyor. Yazık olacak bu şehre. İzmir'li hala derin uykuda. Belli...Özlediğim şehrimi, kötü görüntülerinden arındırıp en güzel şekliyle hatırlamak üzere beynime bir kez daha kazıdım.

Ayvalık'a dönünce bir "Oh..." dedik.

Ayvalık yazlık bir belde değil. Burada yaşayan Midilli ya da Girit göçmeni bir halk var. Ya da ailesi buralı olup, hedeflerine buraya yerleşmeyi birinci öncelik olarak koymuş aileler var. Bu aileler her fırsatta buraya koşar. Ayvalıklı sakinlikten memnun, yaz aylarında yaşanan aşırı kalabalık burada yaşayan halkı bunaltıyor. Kış ayları ise sakinlikte doruk noktası. Ayvalık'ın poyrazı meşhurdur. Yazın Haziran sonu rüzgar başlar Temmuz, Ağustos derken Eylül'de ancak durur. Kışın ise rüzgar kesilir. Hava soğuktur ama deniz ipek gibi dümdüz olur. Güneş batarken gökyüzünün kızılını görmelisiniz. Bu yıl çok yağmurlar yağmış. Aralık-Ocak adeta hiç kesilmeden yağmış yağmur. Biz sömestre için geldiğimizde de ilk iki gün yağmurlu geçti. Yağmur dediysem öyle böyle değil, bildiğiniz seller götürdü ortalığı. Bir kaç gündür ise yağmur da kesildi. Şimdi tam kıvamında havalar. Serin, sakin ve kuru.

Yaz aylarında yaşanan kalabalık, kış aylarında yaşanmadığı için bu ayların keyfi özeldir. Cunda'da yer bulmak, restaurantlarda sakin sakin rakını mezeni yemek mümkündür. Perşembe pazarında rahatça gezer, alışverişinizi yaparsınız. Otoparklarda yer bulabilirsiniz.

Derdiniz illa ki denize girmek değilse, kış aylarında ya da baharda gelmek keyiflidir Ayvalık'a.
Bu güzel şehri, buranın insanıyla yaşamak için çarşıya pazara gitmek gerekir. Ayvalıklıların yemek yediği yerlerde yemek, pasajdaki köfteciyi keşfetmek, antikacıları gezmek, merkezdeki sanat atölyelerini görmek gerekir mutlaka. Akşam üzeri güneş batarken yürüyüş yapmak, sabahları fırından sıcak ekmek almak, çayı heykelin oradaki çay bahçelerinde içmek gerekir. Turist olarak gelmenin hiç kıymeti olmadığını o zaman fark edersiniz. Buranın nasıl yaşayan bir şehir olduğunu ancak o zaman değerlendirebilirsiniz.

İzmir'li, İstanbul'lu pek bilmez Ayvalık'ı. İzmir'li Foça'dan ileri geçmez. Çok uzak görür Ayvalık'ı. İstanbul'lu için de uzaktır genellikle. Bodrum, Antalya gibi uçakla gidivermek varken. 5-6 saat araba yolu zor gelir insanlara. Bu nedenle daha bakir kalmıştır Ayvalık. Son yıllarda patlayan Cunda muhabbeti çeker insanları buraya. Cunda'ya gelen de Ayvalık'tan bi haber döner genellikle. Tatil köyü zihniyetiyle genellikle Cunda'dan dışarı çıkmazlar. Orada yer, orada içer, orada denize girer, oranın sokaklarında gezerler. Kimisi Ayvalık'a adım atmadan şehrine döner.

Neyse biz memnunuz bu durumdan. Tek korkumuz; son yıllarda dillendirilen Ayvalık'ın içkiden arınmış (!), mazbut tatil yeri özelliğine dönüştürülme çabaları. Ayvalık halkı ya da Ayvalık sevdalılarını buna izin vermeyecektir diye umuyoruz. Bu güzel şehrin, kaliteli yapısının ve modern yüzünün değişmeyeceğine olan inancımız tam.

Sevgiyle...



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder