30 Haziran 2014 Pazartesi

TEMBEL TENEKE

Gerçekten çoook olmuş bir şeyler yazmayalı.

Hep diyorum ya benim yazı yazmam için gönlüm kırık olmamalı. Oysa bir süredir bir şeyler hep ters gitti. İş hayatının kahpeliklerine yeniden şahit oldum. Güvendiğim insanların aslında ne kadar sinsi olduklarını gördüm. Görünenle gerçeğin farklarına şahit oldum. Hastalıklara üzüldüm. Ülkemin gidişatına kahırlandım... İşte böyle habire kırılıp döküldüm...

İnsan da hep mutlu olamaz ki, hiç birimiz de Pollianna değiliz sonuçta. Mutluluk oyunu da bir yere kadar. İnsan bazen çekip gitmek, bırakıp kaçmak istiyor.

Neyse ben geçenlerde on gün kaçtım buralardan. İstanbul'dan, trafikten, işten, güçten...Okul da kapandı. Ohh, kaymaklı ekmek kadayıfı. 

Önce Ayvalık, sonra Midilli...

Hava güzel, yemekler leziz, rakılar buzlu, deniz de tertemiz olunca insan tüm kırıklıklarını unutuyor, yaralarını sarıyor. Denizin tuzlu suyu tedavi ediyor insanı. Kahvaltı sofrasına konup ekmek kırıntılarını tırtıklayan serçe, balın içine düşen arı, bahçede çılgın gibi koşturan Zeytin, marullarını Zeytin'den kaçırmaya çalışan kaplumbağalarımız, akşam sessizliğinde yankılanan cırcır böcekleri...Huzur işte bu dedirten sakinlik...

Bu yıl evdeki ergene öyle bir sarmışım ki, tatilde fark ettim, çocuk benim sesimden irite olmuş. Çalış kızım, hadi kızım, yat kızım, kalk kızım, dik dur kızım, kapa şu telefonu kızım... Biraz rahat bırakayım dedim, O da kendine gelsin. Sesimi özlesin. Tatilde pek görüşmedik kendisiyle, babasına havale ettim :-)

Aslında hepimiz daha fazla şükretmeliyiz; yaşadığımız ana, aldığımız soluğa. Söylenip durarak ya da lüzumlu, lüzumsuz şeyleri dert ederek hem kendimize hem sahip olduklarımıza haksızlık ediyoruz.

Bu yaz biraz relax olabilir miyim lütfen! Secret filan ne  lazımsa yapıyorum. Habire mesajları yolluyorum yukarıya. Tembellik yapayım azıcık. Lütfennn!!!