10 Ağustos 2016 Çarşamba

ERGENLİKTE 17 YAŞ DÖNEMİ

Başlığı görünce haddimi aşıp, bilimsel bir yaklaşımla konuya gireceğimi sanmayın.
Benim olayım sadece tecrübelerim üzerine yazdıklarımdır.

Gün be gün gözümün önünde büyüyen, serpilen17'lik kızımın bana yaşattıkları ve öğrendiklerimle zaman zaman ergenlik konularında ahkam kesmeye hak buluyorum kendimde.

Çevremde yaşı benden küçük olup, 10-11 yaşında çocukları olan arkadaşlarımın onlarla ilgili anlattıkları ergenlik hikayelerine hönkürerek gülesim geliyor bu aralar.
Zaten bizim toplumumuzda bütün çocuklar büyüme evresinde hiperaktif, hepsi erken ergenlikte,  süper zeka...
Yahu anlayın artık; çocuklar dört duvar arasında kapalı kalmaktan azıyor, düz duvara tırmanıyor, siz de onlara hiperaktif yaftasını yapıştırıyorsunuz. Çocuk oyun istiyor, arkadaş istiyor, açık havada koşturmak istiyor... tüm derdi bu yani.
Ya da evde kapalı kalıp, sabahtan akşama açık olan TV karşısında her türlü abuk sabuk dizilerden öğrendiği saçmalıkları kullanmaya başladığında erken ergenliğe girdi diye düşünüyorsunuz. Zaten beslenmeyle, aldıkları hormonlarla, erkenden gelişen cinsel dürtüleriyle çocuklar; çok erken yaşta birer minik kadın ya da erkek gibi davranıyorlar. Bunun ergenlikle filan alakası yok arkadaşım, bu sadece taklit... Dizilerdeki kahramanları taklit, tv programlarındaki insanları taklit... Siz de çanak tutmayın. Bırakın çocuk çocuk olarak kalsın, çocukluğunu yaşasın.

Neyse lafı fazla uzatmayayım, siz gelin ergenlik neymiş, 17-18 yaşlarında tartışalım bence...

İnsan başına gelmeden çok anlamıyor (kendi yaşadığı ergenlik dönemini de hatırlamıyor zaar); ergenlik bombası asıl bu yaşlarda patlıyormuş.

17-18 yaşına gelen genç, tam ne oldum budalası olup, büyüdüm, bağımsızım, ne istersem yaparım, bana karışmayınnnn uleynnn durumunu bu yaşta net olarak yaşarmış! Ben böyle bir elemanla aynı evde yaşıyorum da şu an, oradan biliyorum...
Kız çocuklarda anneyi beğenmeme, kendince hatta hatalı gördüğü bir durumu kırarım, üzerim filan demeden küt diye yüzüne vurma olayı da, hali hazırda pik yapmış durumda. Öyle eleştiriler yapıyor ki; sanırsın bu yaşına kadar başka biri baktı, emek verdi. Bir beğenmeme hali, bir aşağılama durumu.

Benim 17'lik bu yaz gittiği yurt dışı yaz okulundan cilalayıp parlattığı özgüveniyle döndü. Yani bir yandan çok hoşuma gidiyor oralarda hiç sorun yaşamadan, yalnız başına her şeyi becerebilmiş olması. Ama bir yandan da; keyfi yerinde ve eğleniyor ya bir aramama, bir sormama durumu. Ben bütün gün sesini duyamadım, özledim diye akşam aradığımda da sanki, bir şeyleri bölüyormuşum hissini yaşatma hali. Valla ben mi fazla hassasım yoksa gerçekten mi öyle bilemiyorum ama sanki hani tüm gün konuşmasak sorun yok gibi. Burada "aman canım mutlu olsun da, boş ver aramasın" diyen eşime selam ediyorum. Yok öyle şey valla, günde bir kere sesini duyurmalı ki, ben iyi olduğundan emin olayım...

ergen sorunları ile ilgili görsel sonucuBir de geçen yıldan başlayan ve artarak devam eden gizemli bir durumumuz var. Akıllı telefonlar çıktı mertlik zaten bozuldu ama, o telefonun ele yapışık olma ve asla bir yere ekranı yukarı bakarken bırakılmama hali sinirimi çok bozuyor. Ne olacak kardeşim ekrana düşen o aramış, bu mesaj yollamış yazısını görsek. Mesajı görmüyoruz nasılsa... Neyse bunu zorlamıyorum ve özel hayata saygı çerçevesinden bakıyorum ama unutulmamalı ki, yasaklar her zaman merak uyandırır! Yani nerak ediyorum, ne yazıyor ki o mesajlarda bu kadar gizli tutuluyor... Senin akıllı, mantıklı öğütlerine, tavsiyelerine bir an bile tahammülü olmayan kızın, elalemin saçmalıklarına sonuna kadar açık.

İşte böyle, bu ara evdeki ergen gene beni gerdi. Kızmadan, derin nefesler alarak iletişim kurmaya, cevap vermeye çalışıyorum her söylediğine. Bazen de zarifçe! eleştirilerini, söylenmelerini, sızlanmalarını duymamazlıktan geliyorum, ama anlayana tabii. İçine fazla tanımadığım ve yadırgadığım bir başka insan kaçmış olan ergenimi ürkütmeden anlamaya çalışıyorum ama inanın zor, çok zor...

Gene de kızımın hakkını yememeliyim, asla terbiyesizlik ya da isyankarlık boyutuna taşımıyor bu durumu. Bir de biliyorum, ne derse desin, ne yaparsa yapsın, aramızda çok çok güçlü bir sevgi bağı var ve hep olacak. Şu an birazcık yıpramış görünse de... Benim en büyük üzüntüm, bir sene sonra üniversite için evden gidecek ve bundan sonra beraber olacağımız zamanlar çok kısıtlı olacak.. Böyle saçmalıklarla bu az kalan zamandan çalıyoruz ve birbirimizi üzüyoruz. Ama yapacak bir şey yok, bu dönem yaşanacak. Ha acılı mı, acısız mı? işte asıl önemli olan bu. Umarım bu dönemi bir birimize kalıcı duygusal yaralar vermeden geçirebiliriz...

Sevgiyle...


3 Ağustos 2016 Çarşamba

ELMA AĞAÇLARI COŞTU

Elma mevsimi geldi. Ağaçlar bereketli, dallar elma dolu. 
E ne yapmak lazım? Sofralarda elmalı lezzetlere bol bol yer vermek lazım.
Bugünkü mutfak terapim de Cevizli, Elmalı Kek oldu.


CEVİZLİ ELMALI KEK

Malzemeler:
3 yumurta (oda ısısında)
1,5  bardak şeker
1 bardak süt
1/2 bardak sıvıyağ
2,5 bardak un
3 çay k. Tarçın
1 paket kabartma tozu
1 bardak irice dövülmüş ceviz
2 adet elma
2 çay k. Tarçın
2 yemek k. Toz şeker

Yapılışı:
Oda ısısında olan 3 adet yumurta ve şeker pütürsüz hale gelene kadar çırpılır. Karışımın içine sırasıyla sıvı malzemeler eklenir. Önce süt, sonra sıvıyağ ilave edilir. Ayrı bir kabın içine un, tarçın, kabartma tozu elenir.
Sıvı karışıma kaşık kaşık kuru malzeme eklenerek çırpmaya devam edilir. En son iri dövülmüş ceviz elle karıştırarak kek karışımına eklenir.
Kelepçeli kek kalıbı tereyağ ile yağlanır. Kek karışımı kalıba dökülür. 
Elmalar soyulup ince ince dilimlenir ve 2 kaşık toz şeker ile 2 çay kaşığı tarçın ile karıştırılır. 
Kek kalıbına dökülen karışımın üzerine ince dilimlenmiş elmalar yerleştirilir.
175 derecede önceden ısıtılmış fırında yaklaşık 40-45 dakika kadar pişirilir.




Afiyet olsun.

Sevgiyle...


2 Ağustos 2016 Salı

KİŞİSEL TERAPİ

Herkesin kendince bir kafa dağıtma yöntemi vardır. 
Doğu ve güneydoğuda şehit olan asker ve polislerin günlük haber bültenlerinde rakamlarla ifade edilmesini henüz hazmedememişken; şimdi de darbe kalkışması sonrası görevden el çektirilen ya da gözaltına alınıp, tutuklanan insanların matematiğini çözmeye çalışıyoruz. Bir ülkenin her kurumu, her birimi nasıl bu kadar pisliğe batar, insan inanmakta güçlük geçiyor. Bu günler bir şekilde atlatılır belki ama insanların olaylara bakış açıları kesin olarak değişti. Çevremdeki arkadaşlarımın mutsuzluğu ve geleceğe yönelik endişeleri artık söze dökülmeden gözlerinden anlaşılabiliyor. İnşallah, korkulan ve endişeyle beklenen yaşamsal kaos ortaya çıkmaz.

Bu arada, dikkatimi çeken bir konuyu mutlaka ifade etmeliyim ki; o da, bu dönemde tv kanallarının yayınlarına katılan emekli ya da el çektirilmiş askerlerin "kalitesi". Hepsi de çok iyi eğitimli, ifade yetenekleri gelişmiş, sakin, oturaklı ve inanılmaz saygın insanlar. Bu askerlerin iade-i itibarları mutlaka verilmeli, hatta şu anda yapılmaya çalışılan yapısal değişikliklerde bu insanlara mutlaka danışılmalı.

Neyse bu aralar o kadar fazla tartışma programı izledik ki, artık hepimiz gerektiğinden fazla bilgili ve bazen de hadsizce her olayda fikir beyan etme rahatlığındayız. 

Bu sıkıntılı süreç devam ederken, tv'de sürekli haber programı seyredip, şişip dayanamaz hale gelince kendimi mutfağa atıyorum. Yemek yapmak benim için en büyük terapi. Yaz günü fazla ağır yemekler de tercih edilmediğinden, hafif ve pratik yemekler yapmaya çalışıyorum.

Dün akşam patlıcanlı pilav yaptım. Bizim evde pilav mühim yemektir. Kötü pilav asla yenmez, o nedenle hep özenerek yaparım. Patlıcanlı pilav annemin yaz aylarında çok sık yaptığı bir yemektir. Ilık hatta soğuk yendiğinden sıcak havalarda severek yapar ve yeriz.

PATLICANLI PİLAV

Malzemeler:
1,5 bardak baldo pirinç
1 orta boy patlıcan
1 orta boy soğan
1 avuç çam fıstığı
Yarım demet taze nane
2 adet kesme şeker
Tuz karabiber
Zeytinyağ



Yapılışı:
Pirinç sıcak suya konulup, bekletilir.
Patlıcan alacalı soyulup, fındık büyüklüğünde kuşbaşı olarak kesilir. Zeytinyağda kızartlır. Mutfak havlusu konmuş bir tabakta bekletilir.
Soğan iyice küçük yemeklik doğranır. Tencereye 3 yemek kaşığı kadar zeytinyağ konur. Biraz ısınınca içine soğan eklenip, çevrilerek pişirilir. Çam fıstıkları tencereye eklenir, kızarana kadar yağda çevrilir. İçine iyice yıkanmış süzülmüş pirinçler ilave edilip saydamlaşana kadar kavrulur. Daha sonra içine 2,5-3 bardak kadar kaynar su konulur. Tuz, karabiber ve kesme şeker ilave edilir. Ateşin altı kısılıp, pilav pişirilir. Pilavın altı kapatılmadan önce ince ince doğranan taze nane tencereye eklenir. En son kızartılmış patlıcanlar tencereye ilave edilir ve demlemeye bırakılır.
Pilav ılınınca servis edilir. Ertesi güne bile nefasetini kaybetmez.

Ben kendimi gündemdeki sıkıntılardan bu şekilde, mutfakta oyalanarak kurtarıyorum. Şiddetle tavsiye ederim.

Sevgiyle...