11 Ocak 2013 Cuma

SABIR ÇATLATAN ERGEN

Havalar berbat. İstanbul buzz gibi soğuk. Geçen hafta iki gün kar yağdı, etkisi hala devam ediyor. Kar yağınca okullar tatil de olsa çocukları evde tutmak mümkün olmadı malum. Hepsi karlara yayıldı, kardan adamlar yapıldı, kar topları oynandı, hatta rampalardan kayıldı.


Bizim evdeki ergeni de zapt etmek mümkün olmadı tabii. Giyindi, sarındı; Çarşamba günü kendini karlara attı. Saatlerce dışarda kaldı. Eminim ki, çok eğlendi. Hatta akşam eve zor aldım desem yeridir. Eve girer girmez sıcak banyosunu yaptı, akşam ılık çorbasını, taze sıkılmış meyve suyunu içti. Ama tabii, Perşembe sabahı uyandığında çok hafif bir ateş ve boğaz ağrısı başlamıştı.

Perşembe günü sabahın 6'sında, ateşi çok olmadığı ve önemli bir sınavı olduğu için, biraz da benim ısrarımla okula gitti. Giderken gözleri sulu sulu bakıyordu. Neyse, zaten bu yüzden bütün gün kendimi huzursuz hissettim. Bir de üzerine önce kızım tarafından, sonra da okul revirinden aranınca günüm iyice karardı. Kızım ağlamaklı; "Çok kötüyüm, sınavım da berbat geçti zaten..." diye sızlanır, okul hemşiresi "Ateşi 37,5, doktorumuz muayene etti, şu şu.. ilaçları verebilir miyiz?" diye sorarken, ben iyice vicdan azabının derinliklerine battım...

Okulun bitmesine yaklaşık bir saat kala, hemşire tekrar aradı, ateşinin 38,5 olduğunu söyledi. "Okuldan almanıza gerek yok, nasılsa bir saat kaldı servislere" dedi. Ben de hak verdim. O arada kızım, gizli saklı arayıp sürekli sızlanıyor tabii, "Almadın beni okuldan, almadın beni okuldan..."

Son olarak servisten - en suçlu sesiyle - tekrar aradı ve servise geldiğini ama, MONTUNU okulda unuttuğunu söyledi. (Bu arada kızımın okulu Kurtköy'de, orada dizboyu kar var...)Anladığınız üzere, benim şaşkın ergenim, okuldan servise kadar montsuz gitmiş, sonra servis kalkar, geç kalırım korkusuyla geri dönememiş. Ateş 38,5! ve Mont yok....Servisin içi belki yol boyu sıcak ama, her öğrenci indirişinde kapı açılıyor ve buz gibi soğuk hava içeri doluyor. Bir de tabii, servisten eve kadar yürüyecek...

Allahım ya sabır! Bu arada, zaten kızmışım, zaten vicdan azabım tavan yapmış, bir de en iyi dersinden acayip düşük gelen sınav notunu araya sıkıştırıp söylemez mi... Sanırım, aklı sıra nasıl olsa kızdı Annem, notu da söyliyeyim de aradan çıksın diye düşündü....AAAAAAaaaaaaaa...
Bu ne ya! Sinir - stres yüklemesi mi var! Ne oluyor!!!

Eve barut gibi gittim. Yol boyu ciddi bilendim. Haddini bildirip, rahatlamalıydım...

Ama, kızımı görünce!...O melül melül bakan, ateşli gözleri görünce...Doğru dürüst çıkmayan, hırıltılı sesini duyunca... Yangın yeri gibi alnını elleyince...Zaten incecik olan bedeninin titrediğini fark edince...

Off, offf! Sarıldım kızıma, bebek gibi uzun uzun salladım kucağımda...

Hemen doktora gittik, ilaçlarına doğru düzgün başladık.

Allahım sen kızımı koru. Çok hasta, çok! Valla bir daha kızmıyacağım. Hiç söylenmeyeceğim. Bir an önce iyileşsin yeter ki... Bir de şu salak ergenlik şaşkınlığından bir önce kurtulmasını sağla... AMİN!!!

Sevgiyle



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder