21 Ağustos 2013 Çarşamba

FIRINDA SOMON TARİFİ

Somon balığı soğuk sularda yaşayan oldukça yağlı bir balık. Son yıllarda çok önerilen Omega 3 bakımından da en zengin gıdaların başında geliyor. Üstelik artık yaz - kış süpermarket raflarında bile kolayca bulunabiliyor.

Ben somon balığını fırında özellikle de misafirlerime  yapıyorum. Bugüne kadar beğenmeyen olmadı. Denemenizi mutlaka öneririm asla mahcup olmazsınız....
İşte tarifim:

FIRINDA SOMON:

Kişi sayısı kadar dilim somon balığı (derisi üzerinde kalmalı)
2 adet kurusoğan (kırmızı soğan da olabilir)
2 adet iri domates
2-3 adet sivri biber
1-2 diş sarımsak
5-6 dal maydanoz
2-3 adet defne yaprağı
1 adet limon
tuz - karabiber

Yapılışı:

Fırın tepsisini çok az zeytinyağ ile yağlayın. (İstenirse yağlı kağıt üzerinde hiç yağ koymadan da yapılabilir.)
Soğanı yaklaşık 1 santim genişlikle halka halka doğrayarak en alta dizin.
Üzerine balık dilimlerini yerleştirin.
Balıkların üzerine kabuğu soyulmadan halka halka dilimlenmiş domatesleri dizin.
Balıkların aralarına ince uzun ikiye bölünmüş ve çekirdekleri alınmış sivri biberleri yerleştirin.
Maydanoz dallarını ve ince doğranmış sarmısağı aralara serpiştirin.
Kabuğu soyulup halka halka doğranmış limonları ve defne yapraklarını da aralara yerleştirin.
Tuz ve karabiber ile tatlandırın.
Önceden ısıtılmış 180 derece fırında balıklar nar gibi kızarana kadar pişirin.

Ayrıca, tepsideki balığın görüntüsü pişmeden önce ayrı bir güzel, piştikten sonra ayrı bir güzel oluyor. Bugün nedense bir sorun var sanırım, resmimi yüklemeyi beceremedim.:-((

Bu arada balığınızın yanında güzelce soğutulmuş bir beyaz şarap içmeyi unutmayın. Ben son gelen misafirlerime Yazgan Vodina Beyaz (Chardonnay) ikram ettim. Müthiş güzel uyum sağladı.

Güzel bir yeşil salata ya da bulabilirseniz (ben İzmir'den getirtmiştim) yeşil İzmir börülcesi haşlayıp bol sarımsak, limon, zeytinyağ sos ile servis edebilirsiniz.

AFİYET OLSUN...

Sevgiyle...

13 Ağustos 2013 Salı

HAYATA GÜZEL BAKTIM

Taşınma telaşı, çocuğun okulu, sınavları, işsel sıkıntılar, ailesel durumlar, filan derken bu yıl çok sıkılmış, biraz da yılmış olduğumu fark ettim.

Geçtiğimiz bir ay içinde ise (yazla beraber) hayatımıza bir renk, bir hareket geldi. Bünyeye de biraz güneş ışını değiverince keyfim yerine geldi...

Önce iki haftalık Ayvalık tatili ve araya sıkıştırılmış üç günlük Midilli kaçamağı, ardından bir hafta işbaşı, sonra ver elini St. Petersburg. Üzerine bayram tatili ve Sapanca... Ohhh, hayat bana mı güzel ne???

Öyle bir hızlı trafik yaşadık ki son dönemde, artık valizi filan boşaltamadan, çamaşır yıkayamadan, yeni valiz doldurup gitmek gibi komik durumlar yaşadık. Pazar günü Sapanca dönüşünde ortalıkta farklı ebatlarda ve farklı seyahatlerde kullanılmış üç tane valiz vardı...

Çok üst üste seyahat yapınca, planlama ustası oluveriyor insan. Hele de benim eşim gibi bir eşiniz varsa... İnsanı boşuna bir şirketin en tepesine oturtmuyorlar tabii...Hangi saatte yola çıkmak lazım ki, güneyden gelenlerin trafiğine yakalanmayalım? Hangi yoldan gitmek lazım ki, daha az şehir içi trafiği olsun? Hangi feribota binmek lazım ki, fazla sırada beklenmesin?... Hep bir plan ve program... Hedef belli, motivasyon tavan, prim garanti!!!

Bu arada; Ayvalık her zamanki gibi şahaneydi!

Midilli her zamanki gibi çok keyifliydi!

St.Petersburg bence bu yazın sürprizi ve en etkileyicisiydi!

Veee son olarak, Sapanca her zamanki gibi dinlendiriciydi!

Bu hafta becerip de fotoğrafları telefonumdan bilgisayara aktarabilirsem, biraz St.Petersburg hakkında yazayım diyorum.

Bu yoğunluk ve koşuşturma içinde hiç migrenimin tutmaması, yorgunluktan ayaklarım şişip belim tutulsa da hiç sızlanmamış olmam ve enerjimdeki tavan yapma hali; tüm bu seyahatlerden ne kadar keyif aldığımın bir göstergesi olsa gerek. Tek sorun fazla yemek ve fazla içmekten mütevelli alınan kilolar ve bu fazla kilolardan en kısa zamanda nasıl kurtulunacağına dair oluşan tasalar:(((

Sonuç olarak; geçen ay hayata güzel baktığımı fark ettim. Kızım gözlerimin önünde sanki biraz daha serpildi. Kocam da ben de dinlendik. Ramazan sonrasına ya da yılın ikinci yarısına, işlerin yoğunluğuna hazırız. Köpeğimiz, kuşumuz, kedimiz hep beraber sağlıklıyız çok şükür! Yeni evimizden de memnunuz. Güzel komşuluklar olacak, hissediyorum. İşte böyle...

Sevgiyle...


2 Ağustos 2013 Cuma

DOKUZ AYIN ÇARŞAMBASI AĞUSTOS'TA TOPLANDI

Ramazan ayı bizim gibi alkollü içki üretimi ya da pazarlaması yapan firmaların en sakin, en durgun dönemidir genellikle.

Ramazan ayı döneminde, personele kullanmadığı izinler kullandırılır, üretim tesislerinde bakım - onarım çalışmaları yapılır, dosyalar temizlenir, cari hesaplar toparlanmaya çalışılır, hatta vızır vızır çalan telefonun sesi bile özlenir... Bayrama doğruysa hareket başlar, siparişler artar, teslimatlar yoğunlaşır, insanların üzerindeki rehavet kalkar, gözler parlamaya, avuçlar kaşınmaya başlar.

O yüzden; ben Şeker Bayramı'nı çok severim. Bayram olmasının haricinde, iş anlamında bizim için bereket ve bolluğun habercisidir. Bir ay boyunca hamlaşan beyinlerimizin çalışmaya başlamasıdır. Telefonların, maillerin artması, şirket içinde fatura kesen printer'ların sesinin daha fazla duyulmasıdır... Üretimde dolum makinalarının şişe şıngırtısının her daim müzik yapmasıdır. Misss gibi şarap kokusunun ortalığı sarmasıdır.


Bu yıl bir de kampanya diye adlandırdığımız dönemin, yani bağ bozumu ve şarabın hazırlanma sürecinin de aynı döneme denk gelmesiyle daha yoğun ve hareketli günler bizi bekliyor olacak. Hatta Eylül ayının neredeyse tüm açık noktalarda menü değişimlerinin yapıldığı bir ay olduğunu bildiğimiz için, sürekli ziyaretlerin yapıldığı, yeni tekliflerin verildiği, pazarlıkların edildiği ayrı bir telaş daha üzerine ekleniyor bu yıl.

Kısaca Ağustos bu yıl bizler için "tam yol ileri" bir zamanın başlangıcı olacak. Ne güzel!

Amaaa, bu yorucu tempo öncesi kısa bir tatil yapmak lazım diyerek; 4-5 gün kaçıyoruz buralardan. Bayramdan hemen önce St.Petersburg, döner dönmez Bayram boyunca Sapanca.

 
Tabii acayip bir planlama ve organizasyon yapmam gerekti bu sefer. Öncelikle Pamuk (agresif kedimiz) şirkette kalacak. Yakın oturanlar nöbetleşe gelip onu kontrol edecekler bayram boyunca. Zeytin küçük olduğu için ve henüz tanışmadıkları için bu sefer onları bir araya getiremiyoruz. Zeytin (minik Golden kızım) yurt dışında olduğumuz süreçte, Köpek oteline gidecek. Uzun araştırmalar sonucu güvenebileceğim bir yer buldum inşallah. Sonra Sapanca'ya bizimle gelecek. Maviş (muhabbet kuşumuz) önce evde kalacak, sonra O'da Sapanca'ya gelecek. Malum, suyunu yemini ayarlayınca bir süre evde yalnız kalabiliyor ama, azıcık küsüp bozuk atıyor. Hatta bir süre yüzümüze bakmıyor, poposunu dönüp oturuyor ama ne yapalım başka çare bulamadım onun için.

Yukarıdaki paragrafı bir kez daha okuyunca, kendime güldüm. Resmen mini bir hayvanat bahçesi olmuşuz haberimiz yok:))) Ama hepsinin yeri ayrı, inanılmaz mutlu ediyorlar beni...

St. Petersburg ilk kez gideceğim ama hep görmek istediğim bir yerdi. İnşallah bol bol fotoğraf çekip sizinle paylaşmak istiyorum. Sapanca ise tembellik olacak. Uzun zamandır gidemediğimiz evimizi özledik. Oranın keyfi ayrı. Doğal yaşam, organik beslenme, çimlere yayılma, sakinlik, huzurrrrrr......

Yani anlayacağınız bir süre buralarda yokuz...

Bir de itirafım olacak bu ayla ilgi... Buralardan kaçmamın bu ay çok özel bir sebebi daha var aslında. Canım Babamın sonsuzluğa gidişinin 1. yılı dolacak 6 Ağustos'ta. O gün buralarda olmamalıyım. Hiç bir yerlere sığamam çünkü. Annemle o gün konuşamam, yüzünü görmeye dayanamam. Daha hazır değilim. Bir yıl geçti ama, galiba ben hala idrak edemedim yokluğunu, onsuzluğu. Burnumun sızısı hiç azalmıyor. Yüreğimin kabarması azıcık da olsa sönmüyor. İçim çok ama çok yanıyor... Öyle güzel bir adamdı ki... O'nun kızı olmaktan hep gurur duydum, çok mutlu oldum. BABAM Seni Çok Seviyorum.....

Sevgiyle....