20 Nisan 2015 Pazartesi

YAŞLANMAK, YAŞ ALMAK, ...

İnsan kırkını devirip, ellilere yaklaştıkça garip bir psikolojiye giriyor. Hala gencim güzelim havaları, yanında iç sızlatan bir yaşlanma korkusu, sağlık endişeleri...

Son yıllarda, doğum günüme 3-5 gün kala hissettiğim huzursuzluk da bundan galiba. Alınan kilolarla barışma çabaları, davranışlarımda fark ettiğin - anneme gittikçe daha fazla benzeme durumuna alışmaya çalışmak, boyumu aşan bir çocuğumun olmasının getirdiği gurur, yüzdeki kırışıklıkların karakterini geliştirdiği yalanına inanma isteği, eşime, çevreme, kendime "hala güzelim yahu!" tripleri atmak...Kısacası; karman çorman duygular...

Çocukluğumda annemin 45 yaş üzeri arkadaşlarını hatırlıyorum da, hepsi bayağı "teyze"ydi benim gözümde. Annemin günleri olurdu, ben de bazen okul çıkışı direkt onun olduğu eve giderdim. Ev sahibinin becerisi olan pastalardan, böreklerden yer, muhabbetlerini dinler, bazen de ödev yapardım. O teyzelerin çoğu, tombul olurdu. Nasıl olmasınlar ki, spor yok, bakım yok, pasta börekle beslenip, habire sigara tüttürürlerdi. O zamanlar, böyle sigara sağlığınıza zararlıdır durumları da yok. Ev olur duman altı. Orada çocuk varmış, hamile varmış...kimsenin umuru olmazdı valla. Neyse ki, şimdi durum farklı. Sigaranın insanı yaşlandırdığı da biliniyor artık. Dudak çevresi buruşmalarının müsebbibi sigaradır, benden hatırlatması!

Yaş konusu hassas mevzu. Hele ki, etrafta çıtır çerez, fıstık gibi kızlar dolaşırken. Elde olmadan, habire kendini kontrol halinde oluyor insan. Hep iyi görünmeye çalışıyor. Eşime göre; kadınlar eşleri için değil, arkadaşları için kendilerine özen gösteriyormuş. Tüm süs, püs, giyim, kuşam, botoks, estetikler kız arkadaşlara iyi görünmek içinmiş... Belki de haklı. Kendime bakıyorum da, işe giderken her sabah giyinip hazırlanıp, makyajlar yapıp öyle çıkıyorum evden; sonra iş dönüşü, eve adım atar atmaz, soyunup dökünüp, makyajı silip, en rahat eşofmanlarımı giyip, eşimi öyle karşılıyorum. Oysa annemi hatırlıyorum, bir günden bir güne rahmetli babamı rujunu sürmeden karşılamamıştır. O kadar özenirdi kocasına!

Aslında en büyük sorun ne biliyor musunuz? Ruh ve beden eşit olarak yaşlanmıyor. Dengesizlik orada! Ruh, 18-20'lerde takılıp kalıyor. Oysa beden alıp başını gidiyor. Zamanı durduramayacağımız için ruhumuzun gençliği ile bedenimiz birbiriyle uyuşamıyor. Hatta; bazen TV'de seyrettiğim programlarda, yaşlı diye baktığım bazı kadınların yaşını söylediklerinde "yuh, benden küçükmüş bu" diye yaşadığım şok, acaba ben kendimi farkında değil miyim diye düşünmeme neden oluyor. Çevremdeki arkadaşlarımla konuştuğumda, hepsi benim gibi hissettiğine göre, demek ki gerçekten yaşımızı ya da nasıl göründüğümüzü farkında değiliz diyorum. Rahmetli babaannem dünya güzeli bir yaşlı hanımdı. Ben genç kızken, sürekli, o kıyafetini bana versene, o bluzdan bana da alsana falan derdi. Bende yazık, bunadı babaannecim diye düşünürdüm. Değilmiş, aslında içinden gerçekten de belki benim gibi görünmek, benim gibi hissetmek istermiş. İçindeki genç kızın sesiyle konuşurmuş. Canım, nur içinde yatsın...

 
Yaşlanmak ayrı, yaş almak ayrı... Yaşlanmak; ruhunuzdaki genç kızı kaybetmek demek. Yaş almak ise; olgunlaşmayı kabul etmek, ama hala ruhunda yaşayan o genç kızın gözleriyle dünyayı görebilmek, yaşadığın andan maksimum keyfi, tadı almaya çalışmak demek. Ben "YAŞ ALMAYI" tercih ediyorum. Evet büyüdüm, artık sorumluluklarımın çok farkındayım. Genç bir evladım var, onu iyi insan olarak yetiştirdiğime inanıyorum, bunun çabası içindeyim. Eşimin yanında, en büyük desteği olmaya çalışıyorum. Ama bunların yanı sıra; hala ottan böcekten keyif alıyorum. Yediğim yemeğin, içtiğim içkinin tadına varıyorum. Daha çok gezmek, gördüğümden, dinlediğimden daha çok keyif almak, dostlarımla daha çok görüşmek, dolu dolu sohbetler etmek istiyorum. Allah sağlık ve ömür verdiği sürece amacım ve yaşam mottom budur, böyle biline...





















İşte böyle dostlar... Yeni yaşımı kutlamak için arayan, mesaj atan, sevgisini hissettiren ve günümü güzel ve yaşamaya değer kılan tüm sevdiklerime binlerce teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız...

Sevgiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder