8 Ocak 2013 Salı

KONSANTRASYONSUZ ERGEN!

Acayip bir hava var dışarıda. Resmen göz gözü görmüyor. Kar sabah lapa lapa başlamıştı, şu anda kar fırtınasına çevirdi.

Evdeyiz her kar yağışında olduğu gibi. Evimiz, İstanbul'un yüksek bir bölgesinde olduğu için genelde en şiddetli kar yağışları burada oluyor. Dolayısıyla yollar buzlanıyor ve evden çıkmak tehlikeli bir hale geliyor. Bir de hep söylüyorum; bir İzmirli olarak karda araba kullanma konusunda hala biraz tırsıyorum, bu iş sonradan pek öğrenilemiyor....

 
Hal böyle olunca, evden çalışmak ve işleri aksatmamak gerekiyor. Bilgisayar açılıyor, mailler, yazışmalar, telefon görüşmeleri evden yapılıyor. Benim için çalışırken konsantre olmak önemlidir. İşleri çok uzun zamana yaymayı sevmem, toparlayıp bitirmek isterim. Okul hayatımda da aynı yolu izlerdim. Ders çalışma işini uzatmazdım. Bunu yapabilmek için de sınıfta iyi ders dinlerdim. Sınıfta öğrendiklerimi tekrar etmek, üzerinden geçmek yeterdi.

Üniversitede hatırlıyorum; kızlarla vize ya da finaller öncesi toplanır, evde ders çalışırdık. Herkes belli bir zaman sonra dağılır, işi dalgaya vururdu. Onlar, bütün gece beraberiz, sabahlar bitiririz diye düşünürdü. Bense, onları toparlamaya, en kısa sürede bitirmeye çalışırdım ki, uykusuz kalmayayım. Yoksa uykusuz sınava girmek hiç bana göre birşey değildi.

Bugün kızım da okullar tatil olduğu için evde. Karne öncesi son sınavlarına çalışması lazım. Ama asla konsantre olamıyor. 10 dakika masasında oturuyor, sonra aklına birşeyler gelip muhabbet etmek istiyor. Sanırım sınıfta pek ders dinlemediği için, nelere öncelik vermesi gerektiğini bilmiyor. Örneğin haftasonu din sınavına bütün bir Pazar günü çalıştı. Din sınavına!...Çünkü pazar günü de kırk kere oturup kalktı. Sürekli konuşacak bir mevzu bulabiliyor, sürekli anlatacağı bir şeyler var. Tabii böyle çalışmak çalışmak olmuyor. Hem okudukları aklında kalmıyor, hem de normalde bir iki saat sürecek bir çalışma bütün gün sürüyor. Ha, bu arada arayan arkadaşlar, gelen mesajlar, herbir koldan yağan cırt pırt uyarı sinyalleri zaten dağınık olan aklını daha da bulandırıyor. Kendi de aynı şeyi yapıyor tabii. Sürekli soru sorma bahanesiyle birilerini arıyor. Ara ara kopup twitler atıyor, mesajlar yolluyor...Bunu da bana çaktırmadan yaptığını düşünüyor.

"Böyle yapmaması gerektiğini, bütün gün masa başında kaldığını, böyle olunca başka hiçbir şeye zaman bulamadığını" filan sanırım milyon kere söylemişimdir, ama nafile... Bazı arkadaşlarım bunun ergenlikle ilgili olduğunu, geçeceğini sabretmek gerektiğini söylüyor. Bense kızımın masa başında geçirdiği bu saçma zamana çok acıyorum. Onun için üzülüyorum ama yapacak birşey yok. Sınavlara çalışılacak. İster bir saat, ister beş saat. Karar kendisinin... En komiği de beni kandırdığını sanması...Ama yemezler, o giderken ben çoktaaaan dönmüştüm:))

Sevgiyle...

2 yorum:

  1. ben de sırf erkek çocukları böyle sanıyordum, demek ki hepsi aynı -- aynı lafları sürekli ben de söylüyorum, bütün haftasonu yok yere heba oluyor :(

    YanıtlaSil
  2. Yok Pınar'cım, cinsiyet farkı yok. Hepsi aynı. Uyarıcı o kadar çok şey var ki etraflarında...Kafaları hep dağınık, hep bulanık. Malesef!

    YanıtlaSil