29 Temmuz 2014 Salı

AYVALIK E-5

Bu yıl ki tatili biraz uzun tuttuk. İyi ki öyle yapmışız, çünkü bayram haftası boyunca tatilde gibi değiliz. 

Geçen senelerde Ayvalık'ın kalabalığı ile ilgili onlarca hikaye dinledikten sonra tedbirli olmakta fayda var dedik. Eve bir hafta yetecek kadar pazar, market alışverişini yapıp stokladık. Deniz olayını bir süreliğine kapattık, havuzla idare ediyoruz. Cunda'ya ya da Ayvalık'ın içine mecbur kalmadıkça gitmiyoruz. Resmen bir olağanüstü hal durumu. Komik geliyor eminim ama dün yanlışlıkla kızımı plajdan almaya Sarmısaklı tarafına gideyim dedim. Aaa, bizim kıçı kırık gidiş geliş yolumuz, E-5'e bağlamış. Nasıl bir trafik, nasıl bir karmaşa... Kimse kimseye yol vermiyor, camlardan sarkıp bağıranlar, küfür edenler, bir saygısızlık... Gördüğüm araçların hiçbirinde bir mutluluk hali yoktu, tam tersi bir stres, bir gerilim hali. Yazık, tüm yıl çalış çabala, bir tatilin hayallerini kur, o tatilde de şehirde yaşadığın stresin, gerilimin aynısını yaşa ve yaşat... Çekilecek çile değil doğrusu.

Çocukları toparlayacağım plajın orada da durum pek farklı değildi. Otoparklar dolmuş, arabalar yola taşmış, park etmişler. Kızımı ve arkadaşlarını arabaya doldurdum. Onlar da denize gittiklerine pişman olmuşlar. Hatta denizin içi bile o kadar kalabalıkmış ki, bir ara yüzememiş öylece suyun içinde durmak zorunda kalmışlar. Çin'de çekilen kalabalık plaj resimleri gibi dedi çocuklar! Dönüş yolumuz da aynı beter trafikte, üstelik de tüm çocukları evine bıraka bıraka oldukça uzun sürdü.

Akşam, yemekte açtığımız şarabımız ve peynir tabağımızla terasta oturduk. Allahtan bizim evimiz yoldan biraz yukarıda, çünkü araba konvoyu bizim evin önüne kadar uzamıştı. Ayvalık'ın içini ve Cunda'yı düşünemiyorum bile... Geçen yıl jandarma Cunda girişini kapatmış, "Cunda doldu (!), geri dönün" diye. Komediye bak! Bu yıl da benzer bir olay olacak kesin. 

Biz birkaç gün daha evdeyiz. Valla dışarı adımımı bile atmam. En fazla Zeytin'i önümüzden denize sokmak için karşıya geçerim. Huzur evimde ve bahçemde...



Bu arada; inanılmaz bir sıcak var. Poyraz kesildi, hava durdu. Bizim havuz bu sabah denizden daha dalgalı görünüyor. Evin içi de adeta kızma hamam. Klimalar olmasa içeride durmak mümkün değil. Gazeteler, dergiler bütün gün hatim edilecek. Gelen giden de olur mutlaka... Sık sık da suya batıp çıkarsak, tatil bize güzel...

Sevgiyle...

24 Temmuz 2014 Perşembe

FIRINDA TAVUKLU BAMYA

Boş oturamıyorum. Yok yani, yapamıyorum. Kıpır kıpır, sürekli bir hareket halindeyim. Halbuki; gelmişsin Ayvalık'a, uzat ayaklarını otur bir dinlen, değil mi? Yok rahat batar sonra bana, hem ayrıca; işleyen demir ışıldar değil mi ama? ( Canım ilkokul öğretmenim, Aysel Kırdar, nasıl da beynimin içine işlemiş atasözlerini...)

Neyse, tatildeyim bir haftadır. Harika bir doğada tembellik etme lüksüm varken, ben habire ev düzeni değiştir, çamaşır yıka, mutfak temizle,... kendime iş yaratıp duruyorum. Son olarak pazara gittim dün. Harikaydı herşey, resim gibi. Bir de hava bu kadar sıcak olmasaydı?

Bugün için bamya aldım. Ben pek sevmem aslında ama, evdeki herkes bayılıyor. Eziyeti de bana tabii... Bamyayı pişirmekte özel bir durum yok, aslında çok basit bir yemek. İş bamyayı ayıklamakta... Oya işler gibi incecik kesmek lazım tepesini, asla delmeden. Yoksa ayıptır söylemesi pişerken sümüksü bir salgı salar. E bu da pek istenen bir özellik değil yemekte. 

Bende sabah yürüyüşümü yapıp, kahvaltımı ettikten sonra, sade kahvemi pişirip geçtim terasa. Hiç acele etmeden, sakin sakin ayıkladım bamyalarımı, kahvemin keyfine varmayı da ihmal etmeden.


Bamya pişirirken marifet böyle, sivri tepeli ve delinmemiş ayıklamakta. Ben de iyiyimdir bu konuda, alçak gönüllülük edemeyeceğim.

Sonlara doğru bel ve boyun ağrısından müzdarip olsam da, aynı özenle son bamyaya kadar işi götürmeyi başardım.

 
 Daha sonra yemeğim için gereken malzemeleri hazırladım. Sabah kahvaltısından kalan birkaç parça domatesi de kullanmayı ihmal etmedim. 

Yaklaşık 700 gram bamya için :
4-5 adet mis kokulu tarla domatesi
1 büyük soğan
400 gr. Kadar tavuk kalçadan kuşbaşı (yağlarını önceden temizledim)
1 limonun suyu
Zeytinyağ
Tuz ve karabiber


Öncelikle özenle tepelerini ayıkladığımız bamyalarımızı yıkıyoruz. Ardından tenceremize bir miktar zeytinyağ koyarak yemeklik kestiğimiz soğanlarımızı rengi hafif dönünceye kadar çeviriyoruz. Yağını temizlediğimiz tavuk etlerimizi, soğana ilave ediyoruz. Tavuk etleri pişene kadar ara ara karıştırıyoruz. Ardından kabuklarını soyup küp küp doğradığımız domatesleri içine ilave ederek tuz ve karabiberini ayarlıyoruz.


Domateslerin saldıkları suyu biraz çekmeleri ve tüm malzemenin güzelce pişmesi önemli. Son olarak bamyalarımızı tencereye alıyoruz ve üzerine bir limonun suyunu sıkarak ekliyoruz. Ateşimizi bir süre daha orta ateşte tuttuktan sonra kısıyor ve bamyalarımızın da güzelce pişmelerini bekliyoruz. Burada bir ipucu vermeliyim: Domateslerimiz tarla domatesi ve bol sulu, bamya da suyunu salacak olduğundan yemeği pişirirken fazla su eklememeniz gerekir. Yoksa cumbul cumbul (annemin lafı!) su içinde bir yemek olur! 


Yemeğimizin ocakta pişme aşaması tamamlandığında fırına girmeye uygun bir kaba aktarıyoruz. Ben bu aşamada üzerine minik cherry domatesler dilimliyorum ki, biraz daha şıklık olsun. Fırını yaklaşık 200 derecede önceden ısıttığım için, sıcak fırına bamyalarımı veriyorum. Bamyaların sivri uçları kızarıp kararmaya başladığında yemeğimiz hazır demektir. Hafif ekşi kokusuyla, mmmm harika oldu! Mis gibi bir yaz yemeği...
 


Yanına güzel bir pilav yapabilirsiniz. Ben bu akşam domatesli pilav ve güzel soğanlı bir yaz salatası yapmayı düşünüyorum. 

Afiyet olsun.

Sevgiyle...