27 Ocak 2016 Çarşamba

KAR, KIŞ MANZARALARI VE ZEYTİNYAĞLI KEREVİZ

Ne kış oldu ama...
Bu sene kış gene geç geldi ama oldukça şiddetli geldi. Hem ciddi soğuklar oldu, hem de özellikle İstanbul, Ankara gibi büyük şehirler bile karın etkisinde kaldı. Neyse ki, kara kışın bir kısmı yılbaşı tatili dönemine, bir kısmı da çocukların yarıyıl tatiline denk geldi de; hayat ciddi anlamda etkilenmedi. Aslında yeni yıla kar yağışı altında girmek son derece romantik bile oldu.
Bu sene sadece orta ve doğu Anadolu değil, batıda da uzun yıllar sonra ciddi kar yağışı görülmüş. Urla'dan, Ayvalık'dan, Seferihisar'dan paylaşılan kar manzaraları gerçekten çok güzeldi.

Bu soğuklarda insan, üzerinde sığınabileceği sıcak bir damı olduğuna, karnını doyuracağı bir kase çorbası olduğuna şükretmeli. Gerçekten Allah evi barkı olmayıp, dışarıda yaşamak zorunda olan insanlara yardım etsin. Bazı belediyelerin bu konuda çalıştıklarını biliyorum. Özellikle belediyeler ve muhtarlıklar vasıtasıyla ihtiyaç sahiplerine ulaşmak mümkün. Duyarlı olmakta fayda var. Sizin giymeyip dolapta beklettiğiniz bir mont, bir pantolon, kullanmadığınız bir atkı bir başkası için hayati önem taşıyor olabilir.

Bir de; maalesef çoğumuzun göz ardı ettiği sokak hayvanları var. İnanın bahçenize, balkonunuza yerleştireceğiniz minik bir kap içindeki bayat ekmek kırıntıları, ya da eski bir yoğurt kabına koyacağınız bir parça ekmek doğranmış süt pek çok can için kurtarıcı olabilir. Kuşlar, köpekler ve kediler bu soğuklarda yemek ya da içecek su bulamıyor ve aç kalıyorlar. Pek çoğu açlıkla baş edemeyip, donarak ölüyor. Apartmanınızın giriş kapısına sığınmış bir köpeği korkuyorsunuz diye, ya da kapınızın önünü kirletiyor diye kovalamadan önce lütfen biraz düşünün. Islanmış, üşümüş ve aç olabilir. Belki bir yerde yavruları vardır. Bir lokma ekmeği onunla paylaşmanız, sadece o hayvanın karnının doymasına yaramayacak, size de inanılmaz bir tatmin ve mutluluk verecektir, emin olun.

Kış her bakımdan zor bir mevsim. Markette, pazarda çeşitliliğin azaldığı, sebze meyvenin genellikle pahalı ve zor bulunur olduğu bir dönem. Kış aylarında insan yemek yaparken de kısıtlı malzeme ile hareket etmek zorunda kalıyor. Bir de benim gibi belli gıdaları bünyeniz kabul etmiyorsa, iyice kapana kısılmış hissediyorsunuz.

Sebze çok sevdiğimden, sık sık mevsim sebzelerini kullanmaya çalışıyorum. Kereviz kokusu nedeniyle pek çok insana cazip gelmese de, benim en sevdiğim kış sebzelerindendir. Hele bir de portakal suyu ile pişirilmiş zeytinyağlı kerevize bayılırım.
Dünyanın en kolay yemeğidir ve hem lezzetli, hem hafif, hem de bol vitaminli bir yemektir.

Portakal Sulu, Zeytinyağlı Kereviz

Malzemeler

3-4 adet Kereviz
2 adet havuç
1 adet portakal
1 iri soğan
Tuz, karabiber
1-2 adet kesme şeker
zeytinyağ

Kerevizleri güzelce soyuyoruz, ortalarını kabak oyacağı ile yuvarlak oyup içlerine dış yüzeylerini temizlediğimiz havuçları yerleştiriyoruz. ve kararmamaları için, içine limon sıkılmış suda bekletiyoruz. O arada soğanı yarım halka şeklinde kıyıyoruz.
Portakalın suyunu sıkıp kenarda bekletiyoruz.
Tencereye önce zeytinyağını koyup soğanları içinde renkleri hafif dönene kadar çeviriyoruz.
İçine havuç yerleştirdiğimiz kerevizleri birer santim kalınlığında yuvarlak halkalar halinde kesip soğanların üzerine diziyoruz. Az miktarda suyunu, tuzunu, karabiberini ve şekerini ekleyip bir süre pişiriyoruz. Son olarak sıkılmış portakal suyunu ekliyoruz ve kerevizler yumuşayana kadar orta ısıda pişirip altını kapatıyoruz. İyice ılınana kadar tencerede kapağı kapalı olarak bırakıp, ılınınca servis tabağına yerleştiriyoruz.

Bu soğuklarda bol vitaminli besinler tüketmekte fayda var. Bu yemekte de B vitamini, C vitamini... ne ararsanız bol miktarda var. Üstelik yapımı basit olmakla beraber görseli çok güzel. Biraz daha uğraşıp kerevizlerin kenarlarını da oyarsanız ve çiçek şekli verirseniz çok daha güzel görünebilir. Ben biraz kolaya kaçmışım. :-)

Afiyet olsun!

Sevgiyle...




10 Ocak 2016 Pazar

BİR PAZAR SABAHI... GÜNE HAZIRLIK!

Pazar sabahları geç kalkma, yatakta mayalanma gibi bir lüksüm hiç olmadı. Aslında böyle bir isteğim de yok. Güne erken başlamayı seviyorum.

Uyanınca yataktan fırlayıp kalkarım. Bu her zaman böyle oldu. Yatakta boş boş yatmanın günümden zaman çaldığına inanıyorum. Erken kalkmak, günü tam anlamıyla yaşamak demek bence.  İlk iş, camları açıp, odaları havalandırmak gerekir diye düşünürüm. Yaz kış farketmez, yazın sabah serinliği, kışın ürpertici soğuğu eve dolunca, kendimi iyi, evimi de tazelenmiş hissederim.

Sonra ilk iş çayımı demlerim. Sabahları içtiğim ılık limonlu su üzerine mutlaka, sadece kendim için bile olsa çay demlemeyi, keyifle bir kahvaltı etmeyi severim. 
Zaten insan önce kendi için iyi bir şeyler yapmalı, kendini mutlu etmeli, sonra zaten çevresine ışık saçar diye bir inancım var.

Kahvaltı sonrası tabii ki, Zeytin kızımın yürüyüş zamanıdır. Hava yağmurlu değilse bir keyif, ama yağmur varsa, çok da sevmediğim bir iş oluverir bu yürüyüşler. Zeytin dün veteriner kontrolüne gitti ve malesef oldukça balık etli(!) olduğu resmen belgelendi. Kışın ne yazık ki, olması gerektiği kadar yürütemiyoruz. Ya çok soğukta üşüdüğümüzden, ya yağmurda ıslanmaktan yürüyüşlerimizi olması gerektiği kadar uzun tutamıyoruz. Böyle olunca da kızımız yağ bağlamış tabii...

Hep söylüyorum kahvaltı benim için en değerli, en sevdiğim öğündür. Çocukluğumda pazar kahvaltıları benim ailemin buluşma saatiydi. Herkes masada mutlaka yerini alırdı. Rahmetli babamın yaptığı puf börekleri, annemin kıymalı ıspanaklı yumurtaları... Kokusu burnumda, sızısı yüreğimde...

Zeytinle yürüyüş sonrası ev halkını yataktan kaldırma çabalarım başlar. En etkili yöntem, evdeki taze havaya eşlik eden ve mutfaktan yayılan enfes kokular olur. Bu kokular bizimkiler için, tüm çalar saatlerden daha etkilidir.
Bu sabahki, mutfak kokumuz, annemin lezzetlerinden fırında yumurtalı ekmek oldu. Kızım zaten bayılır, istekle kalktı bu sabak yataktan. 


Fırında Yumurtalı Ekmek

6 dilim tost ekmeği
Tereyağ
4 yumurta
12-14 dilim ince kesilmiş sucuk
Bir tutam maydanoz
İki kibrik kutusu kadar tulum peynir
Kekik, kırmızı biber

Yapılışı:
Yumurtaları iyice çırpıyoruz. İnce ince kestiğimiz sucukları ekliyoruz. Maydanozları gelişi güzel doğrayıp, ilave ediyoruz. Tulum peyniri rendeleyip, onu da karışıma ekliyoruz. Biraz kekik ve kırmızı biber ekleyip, hepsini güzelce çırpıyoruz.
Ekmeklerimizi biraz tereyağ ile yağlayıp, karışımdan birkaç kaşık ekmeklerin üzerine koyuyoruz. Fırın tepsisine pişirme kağıdı koyup, ekmekleri üzerine yerleştiriyoruz. Önceden ızgara konumunda 180 dereceye ayarladığımız fırına tepsiyi en üst rafa yerleştiriyoruz. Yaklaşık 10-15 dakika üzeri iyice kızarana kadar pişirip, fırından çıkarıyoruz. 

Ben çay demlerken içine kakule atıyorum yıllardır. Mis gibi bir aroması oluyor. Ekmeklerimizin baştan çıkaran kokusuna eşlik eden mis gibi çayımızla kahvaltımızı edip, güzel bir pazar gününe hazır hale geliyoruz... (Yanlış anlama olmasın, ben kahvaltımı çok daha erken yapıyorum. Ama mutlaka ev halkıyla sofraya oturuyorum ve hazırladıklarım beğenilince, onlarla yemiş kadar oluyorum.) 😊

Güzel, eğlenceli, dinlenceli, bol keyifli bir pazar günü diliyorum herkese!

Sevgiyle...

6 Ocak 2016 Çarşamba

BADEM SÜTÜ İLE TANIŞMA

Siz de benim gibi süt ürünlerini rahat tüketemeyenlerden misiniz?
Ben ne zaman süt içsem, ki çok sık içmemeye çalışıyorum, aşırı bir şişkinlik, gaz ve hatta kaşıntı gibi reaksiyonlarla karşılaşıyorum. Kalsiyum almak için daha çok yoğurt ve peynir tercih etmem de bu yüzden. Ancak; yoğurdu da sadece öğlen yiyebiliyorum, çünkü akşam yediğim yoğurt aynı sıkıntılara sebep oluyor.
Belli bir yaştan sonra kalsiyum depoları boşaldığı için; bu eksiği nasıl kapatırım diye çok araştırdım. Her araştırmamda da karşıma badem sütü, yulaf kepeği.. gibi normalde hiç tüketmediğim besinler çıktı. Badem sütü marketlerde bulunuyor. Ama asıl sağlıklı olan, evde yapılanmış. 
Dün nasıl yapacağımı öğrenip, denedim. Vegan beslenme denilen, hiçbir şekilde hayvansal gıda tüketmeyenlerin tercih ettiği bir besinmiş, badem sütü. Ayrıca gerçek bir kalsiyum kaynağı. Bir bardak içildiğinde günlük kalsiyum ihtiyacının %30'unu karşılıyormuş. Bonus olarak badem bir de E vitamini deposu olduğundan, bir bardağı günlük ihtiyacın fazlasını karşılıyormuş. Bunlar da işin genel kültür boyutu...

Yapımı ise son derece basit.
 

Badem Sütü:

1 bardak çiğ kabuklu bademi akşamdan 3 bardak suyun içinde bekletiyoruz.
Sabah bu suyu süzüp, bademleri iyice yıkıyoruz.
Daha sonra blender veya rondoda yıkanmış kabuklu bademi 2 bardak içme suyu ile iyice çekiyoruz. (Ben rondoda yaptım, biraz suyu taştı. Blenderda daha iyi olabilirdi sanırım) Ardından temiz bir cam kavanoza çektiğimiz bademli suyu bir tülbentten geçirerek iyice süzüyoruz. Tülbenti elimizle iyice sıkarak tüm sıvıyı kavanoza aktarıyoruz. 
Ta taaaa, badem sütümüz hazır!!!

Bu sütü içebiliriz, yulaf kepekli kahvaltılar hazırlayabiliriz, hatta kahvemize koyabiliriz. Yani inek sütü yerine tüketebiliriz! Şişkinliğe ve gaza elveda demek iyi olacak bence.
Ama tabii badem oldukça pahalı bir besin. Tülbentin içinde bir bardak bademin posası kaldı. Asla atılmaz! 
Bu posa ile ne yaparım diye araştırırken arkadaşlarımdan farklı öneriler geldi. Keklerde, kurabiyelerde un miktarının bir kısmını bu badem posası ile değiştirmek bir fikir. Ya da, bu posayı yüz için peeling olarak kullanabiliriz. Granola yapımında kullanılabilir. Ben ne yaptım derseniz, sağlıklı ve çok lezzetli, hem de tatlı isteğimi ciddi bastıracak bir tarif denedim.

Hindistan Cevizli Toplar:
 
1 bardak badem posası (unu diyeyim kibar olsun)
2 kaşık kakao
4-5 adet hurma
Hindistan cevizi 


Badem unu, kakao ve çekirdeğini çıkarıp yıkadığım hurmaları, rondada iyice homojen bir hal alana kadar çekip, karıştırdım. Sonra avucumda yuvarlayarak ufak toplar yaptım. Ve bu topları hindistan cevizine buladım. Tatlılığı hurma miktarını azaltıp, çoğaltarak ayarlamak mümkün.
Allahıımm muhteşem oldu! Gerçekten denemenizi şiddetle öneririm. Akşamüzerleri, ara öğün olarak, kahvenin yanına bir iki tane muhteşem gider.

Bu arada benim yaptığım badem sütü 1,5 bardak kadar oldu. 4-5 gün buzdolabında saklanabiliyormuş da... E, daha ne isteyim. Bir dahaki sefere biraz daha fazla yapmaya karar verdim dersem, anlarsınız sanırım!

Zorluklarla, sıkıntılarla geçen bir yıl oldu 2015. Sadece kendim için değil, herkes için 2016'nın huzurlu, sağlıklı, barış içinde, bol bereketli ve mutluluk dolu günler getirmesini diliyorum...

Sevgiyle...