17 Şubat 2014 Pazartesi

GECİKMİŞ BİR TATİL YAZISI - BANSKO

Sömestre tatilimizin son haftasında planladığımız kayak tatili için seçtiğimiz ülke, bu yıl Bulgaristan Bansko oldu. Daha önceki yıllarda daha erken organize olup daha planlı hareket ederken bu yıl biraz da son dakikaya kalmamız ile verilmiş bir karar bizi biraz endişelendiriyordu doğrusu. Otel kalitesi, pist ve kar durumu gibi neyle karşılaşacağımızı pek bilememenin sıkıntısı...Üzerine, beraber gittiğimiz arkadaşlarımızın tercihinin otobüs seyahatinden yana olması, ve eşimin de "Nostalji olur, fena mı olur?" yorumları ile akşam saat 10:00da Kadıköy'den hareket eden otobüsümüzün varış saati merakı bindi.

Yol aslında çok rahat ama asla bize tur firmasının söylediği gibi, 7-8 saatlik bir yol değil. Molalar, gümrükler, indi, bindilerle tam 13 (!) saat sürdü. Nostaljisine diyeceğim yok da, boyun, bel ve bacak ağrısı gençliğimizde yaptığımız otobüs seyahatlerinden oldukça farklıydı, tabii... Otele giriş yaptığımızda saat 11:00-12:00 gibi olunca, o günü çevreyi öğrenme, kayakları kiralama, lift çıkışlarının alımı gibi ıvır zıvırla geçirmeye ayırdık. Bu arada belirtmezsem olmaz, hava inanılmaz güzeldi. Sıcaklık tüm tatil boyunca kasabada 7-8 derece, zirvede ise 2-3 derece civarındaydı. Son gece yağan şiddetli yağmur dışında güneşli ışıl ışıl bir hava vardı. Yandaki foto yanıltmasın onu e-tatil sitesinden aldım. Kasabanın içinde bir avuç kar yoktu. Pistler çok iyi durumdaydı ama biraz taşıma ve yapay kar ile halletmişler gibiydi. Bu, biraz bizim şansımız olsa da, bu yılki hava koşulları ile çok yakın bir zamanda Bansko da bu yıl Uludağ gibi kayak yapılamaz hale gelebilir tabii...

Neyse ilk gün daha öğlen yemeğinde müthiş bir yemek yiyip gayet uygun bir hesap verince Bansko ile ilgili olumlu kıpırtılar hissetmeye başlayıverdik.

Bansko; 2009 yılından bu yana uluslararası Kayak Turnuvalarına ev sahipliği yapıyor ve bu nedenle şehir adeta son 3-4 yılda baştan yaratılmış. 2012'de yapılan Dünya Kayak Yarışları ile Bansko tüm dünyaya adını duyurmayı başarmış. Kasaba adeta baştan yaratılmış. Geniş caddeler pırıl pırıl, bol otopark imkanı var. Minik pansiyonlardan 5 yıldızlı süper lüx spa otellerine kadar konaklama imkanı bol ve çeşitli. Pistler Avrupa Alplerini aratmayacak ya da en azından ona yakın kalitede. Benim görebildiğim en büyük eksilerinden biri telesiyejlerin tamamının açık olması, koruma camlarının olmaması ki biz havalar çok soğuk olmadığından fazla etkilenmedik, ama hava soğuk olsaydı çıkışlarda kulaklarımız donardı herhalde. Hem pistlerde, hem kasaba da restaurant çeşitliliği yeterli. Tavernalar, meyhaneler, İngiliz tarzı kafeler, pizzacılar yani bir haftada rahat rahat her öğünü başka bir yerde farklı çeşitler yiyerek geçirebilmek mümkün. Fiyatlar son derece makul, bunda henüz Euro'ya geçilmemiş olmasının da etkisi olduğunu düşünüyorum. Seneye Euro kullanımına geçilince fiyatlara tekrar değinmek lazım.

Benim için bir tatil değerlendirmesi yaparken en önemli kriterlerden biri, genel tuvaletlerin temizliği ve bakımıdır. Gördüğüm kadarıyla genel anlamda gerçekten temiz bir kullanım var. Ancak çok kalabalık zamanlarda ya da yerlerde ara sıra kirlilikler yaşanabiliyor. Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim biraz Türk kullanıcıların (Sömestre nedeniyle) fazla olması da etkili bu durumda. Biz hala maalesef evimizin dışındaki genel alanlara gerekli özeni göstermeyi öğrenemedik. Bir negatif durumda hafta sonları yaşanıyormuş. Bize denk gelmese de hafta sonları gelen günü birlikçiler bazen o kadar fazla oluyormuş ki, saatlerce pistlere çıkabilmek için teleferik kuyruğunda geçirilebiliyormuş. Tatil planlaması yaparken belki Bulgaristan'daki okul tatillerini de kontrol etmekte fayda olabilir.

Biz bu bir haftalık tatilimizde çok başarılı Bulgar yemekleri ve harika etler yedik, özellikle av hayvanlarının çeşitliliği inanılmaz. Gerçi, çoğu çiftliklerde yetiştiriliyormuş ama... Bulgar mutfağında bizim mutfağımıza çok benzer örnekler var, kavurma, saç, güveç, börek...Bu leziz mutfak denemeleriyle beraber özellikle farklı farklı Bulgar şarapları içtik.
Gerçekten çok başarılı örneklerle karşılaştık. Özellikle merak ettiğim yerli Mavrud üzümünden yapılan farklı örnekler deneme şansı buldum. En beğendiğim sanırım "Pamidovo Mavrud 2011" ve "Chateau Todoroff Mavrud 2010" oldu. Ayrıca harika Malbec'lerle karşılaştım. Bu Arjantin dışında ilk Malbec denemem oldu ve "Boutique by Domaine Boyar Malbec 2011" çok iyiydi.
Ayrıca Katarzyna Twins Cabernet 2011, Bessa Valley Merlot (senesini yazmamışım) ve Mas de Guiot Syrah 2010'da çok başarılı bulduğum Bulgar şarapları oldu.

Bu arada enterasan bir gece hayatı var Bansko'da. Her taraf "Night Club" dolu. Bekar erkekler için bir cennet olabilir. Ayrıca bazı otellerde Casino'lar var. Bir kısımTürkler sabahlara kadar çılgın gibi kumar oynuyordu. Ayrıca Yunanistan'dan da kumarhane turları düzenleniyormuş Bansko'ya. Süper kaliteli müzikler çalan barlar ve diskolar da var. Yani sadece Aprés-Ski yapmak değil, sabaha kadar eğlenmek mümkün.

Bu yıl Euro'daki patlama, Avrupa'nın gitgide daha pahalı hale gelmesi ile sanırım önümüzdeki yıllarda Bansko yurt dışı kayak tatili yapmak isteyenler için gerçekten iyi bir alternatif olacak. (Hatta olmuş bile) Biz gittiğimizde sokaklar Türkten geçilmiyordu. Önerim eğer çocuğunuz yoksa kesinlikle sömestre tatilinde kayağa gitmeyin. Ülkemizdeki "en az üç çocuk" sloganı bayağı işe yaramış gibiydi... Her restaurantta, her dükkanda Türkçe konuşan anlayan hatta soğuk espriler yapan çalışanlar var. Bolca Türk dizisi izliyorlarmış! Şu an için Türkler pek makbul, iyi yiyerek iyi para harcadığımız ve bahşişi bol tuttuğumuz için. İnşallah bir kaç yıla burayı da patlatmayız!!!

Bizim için Bansko tatili, süper kayak yaptığımız, havanın çok güzel olduğu, temiz, ekonomik, lezzetli ve çok eğlenceli bir tatil olarak belleklerimize kazındı. İnşallah seneye de gitmek nasip olur.

Sevgiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder