28 Mayıs 2013 Salı

SESSİZ AZINLIK... MI OLACAĞIZ?

Çok sevgili dostum "cesur yürek" Selda Tokat, sosyal Medya'da bir oluşum gerçekleştirdi. Facebook'ta #kadehimekarışma diye bir grup kurdu. Gruba sadece 24 saat içinde 2788 kişi üye oldu. Son yaşanan alkol yasağı ile ilgili gelişmeler karşısında kurulan bu gruba, sadece içki içen ve seven kişiler değil, yasaklara karşı olan ve artık bir şekilde sessizlikten sıkılan kişiler üye oluyor diye düşünüyorum.

Canım Babacığımın söylediği gibi, "Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışan" biz ve bizim gibi üreticiler son yıllarda pek çok sıkıntı yaşıyoruz. Yaşadığımız bu sıkıntıları sadece bu iktidar dönemine yüklemek haksızlık olur. Daha bu iktidar başa gelmeden önce başlayan ve halen üzerine konularak devam eden ağır vergi yükleri ile büyük darbe yiyen şarap üreticileri senelerdir zaten büyük özverilerle iyi ve kaliteli şaraplar üretme gayretini gösteriyor. Bir çok zorlukla mücadele veriyoruz. Reklam zaten yapamıyorduk, tek reklam mecramız olan yazılı basın ve sosyal medyayı da artık kullanamayacağız maalesef. Satış saati kısıtlamaları, ruhsat alımlarındaki zorluklar, teşhir ya da sponsorlukların yapılamaması gibi uygulamalar elimizi daha da zayıflatacak. Bu yasaklar içinde herkesin hem fikir olduğu alkollü araç kullanmama gibi bazı uygulamalar zaten olması gereken  ve zaten uygulanan yasaklardı. Yani sorunun en büyüğü, yasanın paket yasa olarak çıkarılması ve içinde bazı doğruları barındırırken, hiç olmayacak bazı uygulamaları da kapsıyor olması. Ayrıca, bu paket yasayla ilgili değerlendirmeler yapılırken kullanılan ifadelerden son derece rahatsızım. İçki içen herkese alkolik damgası vuruluyor olması, bir süredir artmakta olan mahalle baskısı ortamının derinleşmesine sebep olacak diye endişeleniyorum.

Benim bu konuyla ilgili hissiyatım ise, bırakın üretici gözüyle bakmayı sadece sade vatandaş gözüyle baktığımda, orta yaşa gelmiş, kişisel her türlü kararını verebilecek iradeye ve akla sahip bir insan olarak, belli konulardaki dayatmalara sessiz kalmayı kabullenememem...

Ben kendimi iyi bir Müslüman olarak kabul ederim, bunu da iyi insan olmaya çalışarak, kimseye zarar vermeyerek, kendimce dinimin gereklerini yerine getirerek ve Allah'a inanarak, kendi içimde (!)yaşarım. Kimsenin beni yargılama, değiştirme hakkı olmadığını düşünürüm, benim kimseye aynını yapma hakkım olmadığı gibi...

İçtiğim bir iki kadeh içki, yaşım yasal sınırın üzerindeyse, başkalarını rahatsız etmeme neden olmuyorsa, kimseye zarar vermiyorsam, evdeki çoluğumun çocuğumun rızkından çalmıyorsam, sadece beni ilgilendirir. Bunu nerede, nasıl içeceğim, nereden satın alacağım, saat kaçta içeceğim neden başka insanlar tarafından belirlensin bunu anlayamıyorum. Ayrıca, içkinin sorumlu tüketildiğinde son derece kültürel ve sosyal bir yanı olduğuna, birleştirici özellik taşıdığına da inanıyorum.

Son on yıldır taraftarı olalım olmayalım, çoğunluğu temsil eden yöneticilerin bazı uygulamalarını beğendik, bazılarını hiç beğenmedik. Beğenmediğimiz uygulamalarda çoğunlukla sessiz kaldık, tepkisiz kaldık. Çoğumuz eğitimli, kendi kararlarını hür iradesiyle vermek isteyen, aklı başında insanlarız ve bence kendimize saygımız gereği artık tepkilerimizi ifade etmeliyiz. Bunu anarşist tavırlarla yapmamalıyız, yapamayız da zaten. Bunu kendimize karşı görmek istediğimiz saygı çerçevesinde yapmalıyız.

İşte bunun için facebook'taki #kadehimekarışma grubuna üye olmalıyız. Destek vermeliyiz. Lütfen bu grubu inceleyin, kimsenin farklı bir amacı olmadığını görün ve siz de üye olun!

Sevgiyle....

27 Mayıs 2013 Pazartesi

DOLU KOLİ BOŞ KOLİ !

Bir süredir sıkıntısını yaşamakta olduğum yeni ev, inşaat, ustalar, toplanma, taşındık taşınacağız, yerleşme...vb tüm detaylar Pazar günü itibariyle son buldu...

Nihayet taşındık!

Son bir haftadır, eski mahallemizdeki kasap, eczane, market gibi küçük esnafı dolaşıp helalleştim, borç harç varsa kapattım. Evdeki ıvır zıvırı elden geçirdim. Attım, verdim, savdım, attım, verdim, savdım......... 14 senedir oturduğumuz evimizi iyice bir elden geçirdim. Bir 14 yıl daha otursaymışız evimizin çöp ev olma ihtimalinden bayağı bir ürktüm ve annemden kalan atamama - biriktirme hastalığına bir kez daha sövüp saydım.

Cuma sabahı taşıma şirketinin aracı ve elemanları geldi. Kıyafetleri biz taşıdığımız için, kırılacak mutfak malzemeleri , aksesuarlar, mobilyalar ve kitaplar sarılıp sarmalanıp kolilendi. Bu arada Soyer Nakliyata ve çalışan elemanlara teşekkür etmem lazım, paketlememizi özenle yaptılar. Sonuçta bir bardak bile çatlamadan bizi yeni evimize taşıdılar.

Yaklaşık iki aydır bu taşınma işine kanalize olduğum için, bu hafta sonu öyle bir giriştim ki yerleşme işine, bir an önce bitireyim ve artık normal düzenime döneyim stresiyle işlerin %90 ını hallettim diyebilirim. Bu arada eşim, kızım ve yardımcımız da benimle aynı gayreti gösterdiler. Haklarını vermeliyim. Beni en fazla zorlayan kitaplarımız oldu. Ne çok kitabımız varmış. Sanırım 9 koli kitap boşalttım. Tabii hepsi silinip yerlerine yerleşti. İnsan seneler önce okuduğu kitapların bazısını hiç hatırlayamıyor. Allahtan, her kitaba başladığım ve bitirdiğim tarihi not etme adetim vardır. Keşke bazılarını tekrar okusam diye düşündüm... Bir sürü kağıtla yapılmış paket açıldı, bir sürü koli boşaldı. Boşalan koliler sokak kapısının önüne yığıldı. Her bir dolu koli boşalıp, kapının önüne boş olarak konduğunda müthiş bir mutluluk duygusu yürekleri kapladı :-)

Taşınma deyince pek çok aksilik olur diye düşünüyordum, neyse ki çok sorun yaşamadan işler halloldu. Hallolmayan tek şey ise telefon ve internet bağlantısı... Sitenin bulunduğu bölgede, Çekmeköy'de - yani şehrin göbeğinde! Turkcell çekmiyor, Türk Telekom bağlanamıyor, internet bağlantısı sağlanamıyor. Ne 3G, ne Vınn hiçbir şey çalışmıyor. Bayağı bir tecrit durumumuz var. TV'lerde o bangır bangır yapılan Turkcell reklamları var ya; Ardahan'dan bilmem nereye kadar diye...Yani her gördüğümde sinirim oynuyor... Neyse bu da nazar boncuğumuz olsun!

Sonuç olarak artık normal hayatıma, mesaime, işime konsantre olabilirim. Ev bitti deyip, onu kulağımın arkasına doğru atıp gündelik rutinime dönebilirim.

Bu süreçte arayamadığım arkadaşlarım, atladığım doğum günleri, evlilik yıldönümleri olduysa anlayışınıza sığınıyorum ve toptan herkesi kucaklıyorum.

Sevgiyle.......

13 Mayıs 2013 Pazartesi

BENİM ÇOK GÜCÜME GİDİYOR!!!

Blogumu açarken adını "Hayatla Dolu Kadehler" koydum. İstedim ki, yazdıklarım hem hayatla ilgili, hem de şarapla ilgili olsun. Bazen maç yazdım, bazen günlük hayat...

Bu aralar içimden yazmak gelmemesi bu yüzden. Hem günlük hayatta olanlar, hem şarap sektöründe yaşanan gelişmeler içimi tıkıyor, sözcükler beynimde birikip akamıyordu.

Benim şansıma sanırım, hem ilkokul öğretmenim (Aysel Kırdar-Allah uzun ömür versin), hem de sonrasında okuduğum İzmir Amerikan Kız Lisesinde Atatürkçülük beynimize kazındı. Öyle sindire sindire öğrendik ki; geçmişimizi, yaşanan Kurtuluş Savaşını, verilen mücadeleyi, medeni ülkelerin konumuna gelmek için yapılan yenilikleri, kadın haklarını, insana saygıyı, ..... içimize işledi adeta.
Bir de ülke sevgisi! Bir Amerikan okulunda okumuş olsak da ülkemizi sevmeyi öğrettiler bize. Kadın başımıza (!)  nasıl faydalı olabiliriz diye uğraştık hep. Nasıl verimli oluruz, nasıl değer katarız? Yan gelip yatmak hiç bize göre olmadı.

Şimdi yaşananlar bu yüzden ben ve benim gibi yetişenlerin gücüne gidiyor sanırım. Bu yüzden kabul edemiyoruz. İnsana yapılan baskı, sindirme, mahalle baskısı, özgürleşme adı altında gelen yasaklar... bu yüzden canımızı bu kadar sıkıyor.

Yazmak istediğim çok şey var da, yüreğim sıkışıyor yazamıyorum...

Son gelişmelerden biri, Reyhanlı'daki patlama! Ne canlar yandı, ne ocaklar söndü. Bölgeden gelen görüntülere dikkatli bakın. Belki bizim bir yakınımıza bir şey olmadı ama orada çok acılar yaşanmakta şimdi. İnsanların ne evi kaldı, ne işi. İçiniz acımadı mı? Oh bizden uzak olsun da ne olursa olsun mu dediniz? Yoksa siz de benim gibi mi düşündünüz? Ne uğruna? Suriye eskiden komşumuzdu, şimdi en büyük düşmanımız. Neredeyse savaşa gireceğiz. Neden? Ortadoğu'nun lider ülkesi olma misyonunu üstlendik. Olabildik mi? Sanmam. Değdi mi? Bunca cana değer diyen bir Allahın kulu çıkar mı? Onu da bilemem... Yazık gerçekten yazık...

Şarap sektörü de ayrı sıkıntıda. Yeni torba yasa çıkacak. Haydi hayırlı olsun! Şişe üzerine "sağlığa zararlıdır" yazılacakmış. Bu sadece cehalet değil, Türk insanına da hakaret ayrıca. Diyor ki kısaca, "Sen içmeyi bilmezsin, kültürsüzsün, illaki alkolik olursun, o nedenle sen bu mereti içme!" Reklam zaten sadece yazılı basında yapılabiliyorken, artık o da yasak. Hatta öyle şemsiye üzerine filan bile adını yazamayacaksın. Özendirirsin alimallah! Cahil Türk halkı bir başladı mı içmeye durmak bilmez! Yıllık kişi başı tüketimin sadece ve sadece 1 şişe olduğu ülkemizde onu da bitirelim. Yasaklayalım, hiç tüketilmesin! Sen sağ ben selamet.... Daha neler var neler... Sponsorluklar bitti. Şarap festivalleri tarih oldu. Oysa yasaklamalar hep caziptir. Eve ya da yer altına indirmeyin tüketimi. Ortalık yerde insan içmesine daha çok dikkat eder, daha az sarhoş olmaya çalışır. Rezil olmak istemez. Eve hapsettin mi tüketimi, kontrolü de kaçırırsın. Bunu göremiyorlar mı???

Bir sektör göz göre göre elden gidiyor. Yüzlerce insanın ekmek yediği, ülkemizin yurt dışındaki çağdaş yüzlerinden biri avuçlarımızdan kayıp gidiyor.........

Bu vesileyle IWC 2013 yarışmasında Türk şarapları çok başarılı sonuçlar aldı. İhracatımız artıyor.Yazgan Şarapçılığın aldığı ödülleri sizlerle paylaşmak isterim:
 
IWC 2013 Sonuçları belli oldu: Resmi sonuçlara göre Yazgan'lar:
Vodina Cabernet Sauvignon - Syrah - Merlot / SILVER
Vodina Chardonnay / BRONZE
Magenta Öküzgözü - Cabernet Sauvignon / SILVER
Magenta Boğazkere - Merlot / COMMENDED
Yazgan Emir / SILVER
Yazgan Boğazkere / SILVER
Mahra Boğazkere - Öküzgözü / COMMENDED
Mahra Cabernet Sauvignon - Syrah / COMMENDED
Mahra Sultaniye - Emir / COMMENDED
 
Bizim elimizden gelen budur....
 
Sevgiyle...