26 Şubat 2014 Çarşamba

ELMALI HAFİF TATLI

Pazartesi akşamı yemeğe misafirlerim vardı. İkram edeceğim yemekleri planlamıştım ama tatlı konusunda bir türlü kararımı veremiyordum. Lezzetli ama hafif bir şey olsun diye düşünürken aklıma elmalı muhallebi tatlısı geldi. 
Bu tatlı hem çok hafif, hem çok lezzetli hem de misafirlerinize hazırlarken size farklı sunum imkanları veriyor. Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim, misafirlerim tatlıma bayıldı. 😀 
Şimdi tarifimize geçelim.

ELMALI MUHALLEBİ TATLISI
Malzemeler:
6 adet yeşil elma
12-18 adet kesme şeker
3-4 adet karanfil
1 litre süt
1 bardak toz şeker
2 kaşık tepeleme un
2 kaşık tepeleme nişasta
1 paket vanilya
1 yumurtanın sarısı
1 kaşık tereyağ
12 adet petitbeurre bisküvi
Tarçın 
1 bardak irice kırılmış ceviz

Yapılışı:
Elmaları soyalım. İkiye bölüp çekirdeklerini çıkarıp içlerini biraz oyalım. Karamamaları için limonlu suda bekletelim. Tüm elmalar hazır olunca tencereye dizelim ve her birinin ortasına 2-3 adet kesme şeker koyalım. Elmaların üzerini geçecek kadar su ekleyip aralara 3-4 tane karanfil atalım ve elmalar yumuşayana kadar (kesinlikle dağılacak kadar değil) kaynatalım. 
Ayrı bir yerde ceviz kırıklarını, 1 silme yemek kaşığı tarçını ve 1 yemek kaşığı toz şekeri karıştıralım.
Pişen elmaların ortalarına birer kaşık tarçınlı ceviz karışından koyalım. Üzerine bir bisküvi kapatıp bisküvi altta kalacak şekilde ters olarak borcama dizelim.


Elmaları hazırladıktan sonra muhallebiyi pişirelim. Süt, şeker, un, nişasta, vanilya ve yumurta sarısını karıştırarak pişirelim. Kaynayınca altını kısalım ve içine tereyağı ekleyelim. Yaklaşık 5 dakika kadar kısık ateşte pişirip karıştırmaya devam edelim. Muhallebi ılınınca borcamdaki elmaların üzerine dökelim. Tatlıyı buzdolabında en az altı saat bekletmek gerekiyor ki muhallebi iyice kıvam alsın. Servis yapmadan önce üzerini tarçın ve cevizle süsleyebilirsiniz. 
Bu tatlıyı elmaları tek tek tabaklara koyarak da tek kişilik servisler hazırlayabilirsiniz.

Size bir de tüyo vereyim. Eğer çok aceleniz varsa, vakit sıkıntısı çekiyorsanız muhallebi pişirmek yerine bir paket vanilyalı puding ile de bu tatlıyı hazırlayabilirsiniz, ama ben muhallebisini kendim yapmayı tercih ediyorum. Afiyet olsun!

Sevgiyle...

 

19 Şubat 2014 Çarşamba

DÖRT BİR YANIMIZ ŞARK KURNAZI

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununu duymuşsunuzdur. Bir dönem üzerinde oldukça fazla konuşulmuş, sonra gelen tepkiler üzerine bir dönem ertelenerek yürürlüğe girmişti.

İşte bu kanun gereği iş yerlerinin belli kriterlere göre İş Güvenliği ve Sağlığı hizmeti sağlayan firmalarla anlaşmaları, dönemsel ziyaretler yapan anlaşmalı hekimlerinin olması gibi bazı yükümlülükleri oluştu. Yanınızda çalışan personel sayısına göre alınacak hizmet ya da donanım farklılık gösteriyor.
Neyse fazla uzatmadan özet yapayım, ben az kaldı bu sistemin ilk mağdurlarından olacaktım.
Nasıl mı? Şöyle ki....

İstanbul'daki iş yerimizde toplam 18 kişi çalışıyor. Bu doğrultuda bir İş Güvenliği firması ile sözleşme imzaladık. Bize bir doktor tahsis edildi. Bu doktor iki haftada bir gün 2 saat işyerimize gelecek ve bize mesai verecek. Buraya kadar süper. Geçenlerde bu doktor tanışmaya geldi. Elinde çok uzuuuun bir listeyle. İş yerinde yapmamız gereken revir ve alınması gereken malzeme ile ilgili. Revir için içinde sedyesi, hasta yatağı, doktor masası, oksijen tüpleri, tansiyon aletleri...vs olan ayrıca içinde bir eczane açmaya yetecek kadar ilaç bulunacak bir ecza dolabı. Bir de bazı malzemeler için marka ismi verilmiş.

Listeyi görünce resmen ağzım açık kaldı, bunların hepsini yapacağız ve doktor sadece iki haftada bir iki saat burada olacak!?! Adamın arkasından espri yaptım, "Oldu olacak kapıya sağlık ocağı tabelası asalım, şirkete de ek gelir sağlarız" diye. Neyse bir de zaman kısıtlı, "İki haftaya hazır olsun. Geldiğimde revirde oturayım" buyurunca Doktor amcamız, acilen açık alanda revir yaratabilecek şekilde pimapen bölme için sipariş verdik. Gerekli tıbbı malzeme ve ilaçlar için farklı yerlerden fiyat araştırmaya başladık.

Gel gör ki, içime bir kurt düştü. Bu kadar insan ve bu kadar sınırlı bir hizmet için bu kadar masraf nasıl olacak diye. İzmir merkezle durum bilgisi paylaşıp, fabrikanın hizmet sağlayıcısı firma ile görüşünce talep edilen revirin ve malzemelerin neredeyse tamamının gereksiz olduğu ortaya çıktı. Anlaşmalı firmanın kendi reviri varsa ve hizmet alacak iş yerinin çalışan sayısı elli kişinin altındaysa revir yaptırmak gerekmiyormuş. Tabii ki, pimapen firması siparişi iptal etmedi. O para bize k..tı. Hizmet sağlayıcı firma ile konuşunca da doktor hatalı deyip sıyrılmaya çalıştılar. İyi de, o doktor da sana bağlı. Valla sonuna kadar gidip, o pimapen paralarını çatır çatır alacağım onlardan. Herhalde bu işin de fırsatçıları çıkmış. Belli firmalarla anlaşıp komisyon mu alıyorlar nedir?

Hiç bir şeyimiz eksik olmasın, her şey kanuna uygun olsun diye biz bu kadar uğraşırken, bir de üzerine kazık yiyor olmak insana çok ağır geliyor.

Aman dikkat, her zaman uyanık olmak lazım bu ülkede. Her yanı şark kurnazları sarmış!!!

Sevgiyle...

17 Şubat 2014 Pazartesi

GECİKMİŞ BİR TATİL YAZISI - BANSKO

Sömestre tatilimizin son haftasında planladığımız kayak tatili için seçtiğimiz ülke, bu yıl Bulgaristan Bansko oldu. Daha önceki yıllarda daha erken organize olup daha planlı hareket ederken bu yıl biraz da son dakikaya kalmamız ile verilmiş bir karar bizi biraz endişelendiriyordu doğrusu. Otel kalitesi, pist ve kar durumu gibi neyle karşılaşacağımızı pek bilememenin sıkıntısı...Üzerine, beraber gittiğimiz arkadaşlarımızın tercihinin otobüs seyahatinden yana olması, ve eşimin de "Nostalji olur, fena mı olur?" yorumları ile akşam saat 10:00da Kadıköy'den hareket eden otobüsümüzün varış saati merakı bindi.

Yol aslında çok rahat ama asla bize tur firmasının söylediği gibi, 7-8 saatlik bir yol değil. Molalar, gümrükler, indi, bindilerle tam 13 (!) saat sürdü. Nostaljisine diyeceğim yok da, boyun, bel ve bacak ağrısı gençliğimizde yaptığımız otobüs seyahatlerinden oldukça farklıydı, tabii... Otele giriş yaptığımızda saat 11:00-12:00 gibi olunca, o günü çevreyi öğrenme, kayakları kiralama, lift çıkışlarının alımı gibi ıvır zıvırla geçirmeye ayırdık. Bu arada belirtmezsem olmaz, hava inanılmaz güzeldi. Sıcaklık tüm tatil boyunca kasabada 7-8 derece, zirvede ise 2-3 derece civarındaydı. Son gece yağan şiddetli yağmur dışında güneşli ışıl ışıl bir hava vardı. Yandaki foto yanıltmasın onu e-tatil sitesinden aldım. Kasabanın içinde bir avuç kar yoktu. Pistler çok iyi durumdaydı ama biraz taşıma ve yapay kar ile halletmişler gibiydi. Bu, biraz bizim şansımız olsa da, bu yılki hava koşulları ile çok yakın bir zamanda Bansko da bu yıl Uludağ gibi kayak yapılamaz hale gelebilir tabii...

Neyse ilk gün daha öğlen yemeğinde müthiş bir yemek yiyip gayet uygun bir hesap verince Bansko ile ilgili olumlu kıpırtılar hissetmeye başlayıverdik.

Bansko; 2009 yılından bu yana uluslararası Kayak Turnuvalarına ev sahipliği yapıyor ve bu nedenle şehir adeta son 3-4 yılda baştan yaratılmış. 2012'de yapılan Dünya Kayak Yarışları ile Bansko tüm dünyaya adını duyurmayı başarmış. Kasaba adeta baştan yaratılmış. Geniş caddeler pırıl pırıl, bol otopark imkanı var. Minik pansiyonlardan 5 yıldızlı süper lüx spa otellerine kadar konaklama imkanı bol ve çeşitli. Pistler Avrupa Alplerini aratmayacak ya da en azından ona yakın kalitede. Benim görebildiğim en büyük eksilerinden biri telesiyejlerin tamamının açık olması, koruma camlarının olmaması ki biz havalar çok soğuk olmadığından fazla etkilenmedik, ama hava soğuk olsaydı çıkışlarda kulaklarımız donardı herhalde. Hem pistlerde, hem kasaba da restaurant çeşitliliği yeterli. Tavernalar, meyhaneler, İngiliz tarzı kafeler, pizzacılar yani bir haftada rahat rahat her öğünü başka bir yerde farklı çeşitler yiyerek geçirebilmek mümkün. Fiyatlar son derece makul, bunda henüz Euro'ya geçilmemiş olmasının da etkisi olduğunu düşünüyorum. Seneye Euro kullanımına geçilince fiyatlara tekrar değinmek lazım.

Benim için bir tatil değerlendirmesi yaparken en önemli kriterlerden biri, genel tuvaletlerin temizliği ve bakımıdır. Gördüğüm kadarıyla genel anlamda gerçekten temiz bir kullanım var. Ancak çok kalabalık zamanlarda ya da yerlerde ara sıra kirlilikler yaşanabiliyor. Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim biraz Türk kullanıcıların (Sömestre nedeniyle) fazla olması da etkili bu durumda. Biz hala maalesef evimizin dışındaki genel alanlara gerekli özeni göstermeyi öğrenemedik. Bir negatif durumda hafta sonları yaşanıyormuş. Bize denk gelmese de hafta sonları gelen günü birlikçiler bazen o kadar fazla oluyormuş ki, saatlerce pistlere çıkabilmek için teleferik kuyruğunda geçirilebiliyormuş. Tatil planlaması yaparken belki Bulgaristan'daki okul tatillerini de kontrol etmekte fayda olabilir.

Biz bu bir haftalık tatilimizde çok başarılı Bulgar yemekleri ve harika etler yedik, özellikle av hayvanlarının çeşitliliği inanılmaz. Gerçi, çoğu çiftliklerde yetiştiriliyormuş ama... Bulgar mutfağında bizim mutfağımıza çok benzer örnekler var, kavurma, saç, güveç, börek...Bu leziz mutfak denemeleriyle beraber özellikle farklı farklı Bulgar şarapları içtik.
Gerçekten çok başarılı örneklerle karşılaştık. Özellikle merak ettiğim yerli Mavrud üzümünden yapılan farklı örnekler deneme şansı buldum. En beğendiğim sanırım "Pamidovo Mavrud 2011" ve "Chateau Todoroff Mavrud 2010" oldu. Ayrıca harika Malbec'lerle karşılaştım. Bu Arjantin dışında ilk Malbec denemem oldu ve "Boutique by Domaine Boyar Malbec 2011" çok iyiydi.
Ayrıca Katarzyna Twins Cabernet 2011, Bessa Valley Merlot (senesini yazmamışım) ve Mas de Guiot Syrah 2010'da çok başarılı bulduğum Bulgar şarapları oldu.

Bu arada enterasan bir gece hayatı var Bansko'da. Her taraf "Night Club" dolu. Bekar erkekler için bir cennet olabilir. Ayrıca bazı otellerde Casino'lar var. Bir kısımTürkler sabahlara kadar çılgın gibi kumar oynuyordu. Ayrıca Yunanistan'dan da kumarhane turları düzenleniyormuş Bansko'ya. Süper kaliteli müzikler çalan barlar ve diskolar da var. Yani sadece Aprés-Ski yapmak değil, sabaha kadar eğlenmek mümkün.

Bu yıl Euro'daki patlama, Avrupa'nın gitgide daha pahalı hale gelmesi ile sanırım önümüzdeki yıllarda Bansko yurt dışı kayak tatili yapmak isteyenler için gerçekten iyi bir alternatif olacak. (Hatta olmuş bile) Biz gittiğimizde sokaklar Türkten geçilmiyordu. Önerim eğer çocuğunuz yoksa kesinlikle sömestre tatilinde kayağa gitmeyin. Ülkemizdeki "en az üç çocuk" sloganı bayağı işe yaramış gibiydi... Her restaurantta, her dükkanda Türkçe konuşan anlayan hatta soğuk espriler yapan çalışanlar var. Bolca Türk dizisi izliyorlarmış! Şu an için Türkler pek makbul, iyi yiyerek iyi para harcadığımız ve bahşişi bol tuttuğumuz için. İnşallah bir kaç yıla burayı da patlatmayız!!!

Bizim için Bansko tatili, süper kayak yaptığımız, havanın çok güzel olduğu, temiz, ekonomik, lezzetli ve çok eğlenceli bir tatil olarak belleklerimize kazındı. İnşallah seneye de gitmek nasip olur.

Sevgiyle...

3 Şubat 2014 Pazartesi

DÜKKAN BİR HAFTA KAPALI

Hayatta en zevk alarak yaptığım spor, KAYAK.

Hiç profesyonel bir hocadan ders almadan, çocuklukta düşe kalka kendi kendime öğrendim. İzmir çocuğu olduğum için sık sık kayma imkanımız da hiç olmadığından, öyle müthiş kayıyorum filan diyemem. Ama çok uzun yıllardır yaptığım ve iyi bir gözlemci olduğum için kendimi oldukça geliştirdim.

Kayarken hissettiğim duygular son derece karışık; hem adrenalin, hem haz, en çok da huzur...

Kayarken normalde asla erişemeyeceğim bir hıza ulaştığım için ciddi bir adrenalin patlaması yaşıyorum. Bir nevi tehlike coşkusu. Kayakların karları ezerken çıkardığı hışırtı ve rüzgarı yüzümde hissetmem ise, apayrı bir haz yaşatıyor bana. Ama sanırım,ü en büyük tutkum kayarken hiçbir sıkıntı, üzüntü, iş, güç, koca, çocuk... hiçbir şey hissetmiyor olmam. Terapi gibi aynı. Gerçek bir huzur ve mutluluk. Sadece kendinle kalma hali. Meditasyon gibi... Gerçekten, aynen böyle hissediyorum. Ah bir de o tertemiz beyazlık yok mu... Kavadaki mis gibi "soğuk kokusu"! Soğuk kokusu diye bir şey var gerçekten, yani bana göre var. Mis gibi hem de...

Yarın Bansko'dayız.
Hayatımıza doping yapmaya gidiyoruz. Sömestr tatilinin son haftasını böyle değerlendirelim dedik. Hepimizin bu molaya ihtiyacı var. En çok da kızımın. Lise bir oldukça ağır ve zorlu başladı. Dersler, sınavlar, finaller derken çocuk yoruldu bayağı. Bol bol oksijen depolasın, kaysın, arkadaşlarıyla eylensin, kendini toparlasın ve tabii ikinci döneme hazır olsun.


Kayak tatiline hazırlanmanın en zor tarafı bavul hazırlamak. O kadar çok ıvır zıvır var ki yanında mutlaka olması gereken. Beresi, kayak gözlüğü, güneş gözlüğü, içliği, poları, maskesi, kaskı, dudak kremi, nemlendiricisi ...... Son dakikaya bırakmak asla olmaz. Mesela, ben nasıl olsa tamamdır diye denemediğim kayak pantalonuma sığamayınca, dün apar topar yenisinin peşine düşmek zorunda kaldım. Kızımın eldivenleri küflenmiş (yıkayıp kaldırmış olmama rağmen) hadi ona da eldiven alındı.

Gündemden bir süreliğine uzaklaşmak da iyi gelecek. Doymuş stres oranım tavan yaptı. Doymamış sakinliğe ihtiyacım var. Kazasız belasız gidip gelelim inşallah.

Dükkan bir hafta kapalı. Haftaya gene buradayım. İnşallah yenilenmiş, sakinleşmiş ve huzur depolamış olarak...

Sevgiyle...