30 Ekim 2014 Perşembe

SAKIZLI MUHALLEBİ

Bizim evdeki ergen, 7-8 yaşına gelene dek ağzına beyaz hiçbir şey sürmedi. Yani peynir, süt, yoğurt ve türevi her şeyi reddetti. Minnacık bebekti, her yoğurt yedirmeye çslıştığımda suratıma püskürürdü. Sonra yavaş yavaş yemeye başladı ama, hiç bir zaman çok fanatik bir sütsever filan olmadı. Bu hafta sınav haftası ve her gün ikişer sınava giriyor. Gayretle çalışıyor, ben de onun isteklerine daha fazla özen gösteriyorum. İşte bu nedenle, bugün ders çalışmak için kapandığı odasından çıkıp, ben sakızlı muhallebi istiyorum dediğinde hiç ikiletmeden ocağın başına geçtim.

Sakızlı muhallebinin bende bir ölçüsü yok. Biraz göz kararı yapıyorum. Bugün yaparken azıcık ölçülü yapayım ki, burada yazmam kolay olsun diye biraz dikkat ettim.
Bir de bu yaz Midilli'den aldığım damla sakızlarını ilk kez kullanacak olmak hoşuma gitti. Çok basit olmakla beraber son derece lezzetli bir Ege tarifi daha diyorum veee....

Malzemeler:
1litre +1 bardak süt
5 kaşık tepeleme un
1,5 bardak şeker
3-4 adet damla sakızı
1 kaşık margarin
Üzerini süslemek için tarçın

Yapılışı: Damla sakızlarını havanda döverek toz haline getirin. Sütü tencereye koyun, içine şekeri ve unu da ekleyip, sürekli karıştırarak pişirin. Süt iyice ısınınca önce damla sakızını, sonra kaynamaya başlayınca margarini ekleyin. Kaynadıktan sonra da altını kısıp yaklaşık on dakika daha karıştırarak kıvamının koyulmasını sağlayın. Muhallebiyi ateşten alıp, kaselere paylaştırın. Üzerlerini tarçınla süsleyin.
Afiyet olsun.


Sevgiyle...


16 Ekim 2014 Perşembe

KARARSIZLIK KABUSU

Uzun zamandır "Ergen Annesi" yazılarına ara vermiştim. Yazacak çok şey var da, işte kızımı ha bire ortaya konu edip, fazla rencide etmek istemiyordum. Ancak, bazen kendi kendime içinden çıkamadığım ve patlayacak kadar dolduğumda, yazmak benim için en iyi ifade şekli olabiliyor.

Artık evde 15 yaşında bir ergenle yaşıyoruz. Zor mu, evet kesinlikle! Aşırı duygusallık, laflarınıza göz devirmeler, hafif çaplı sinir patlamaları, kapı çarpmaları, aşırı hızlı konuşma, odalara kapanma... Son bir yıl içinde evimizde konuşulan en önemli mevzular, sivilce tedavisi, saç bakımı, selfie, arkadaşlar, hafta sonu programları, telefon, telefon, telefon.... Artık ödev, ders, okul... gibi lüzumsuz kelime israfımız bitti. Ne hoş! Oysa okul, MEB ve aile üçlemesi olarak bizler; üniversite, hazırlanma filan gibi boş ve sebepsiz beklentiler içindeyiz. Erken diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Zaman öyle hızlı geçiyor ve öncelikle bir karar verme süreci var ki, işin asıl o aşaması zor. Tabii, bu benim ergen için geçerli bir durum. Genele yaymam mümkün değil.

Bazı gençler var ki, ne okumak istediğine, nerede okumak istediğine dair gayet ciddi kararlar alıp bu doğrultuda ilerleyebiliyor. Bunun için hangi yolu izleyeceğine, hangi kurslara gitmesi gerektiğine, hangi sosyal aktiviteleri yapması gerektiğine şimdiden karar verebiliyor. Bunlar kolay olanlar ergenler. Ebeveyn için burada imkanları dahilinde çocuğun önünü açmak ve ona hedefe ulaşmasında yardımcı olmak kısmı kalıyor. Bazısı da benim kızım gibi, o kadar kararsız ki, her bir söylenenden, her duyduğundan, her arkadaşının fikrinden etkilenip gün be gün karar değiştiriyor. İşte bununla uğraşmak çok zor. Üstelik, benim kızımın kararsızlığı her konuda tavan yapmış durumda.

Yeni yaşadığımız bir örneği paylaşarak durumu açıklamaya çalışayım.
Kızım 6 sene piyano çaldıktan sonra, 8. sınıfta yani 12 yaşında ben artık istemiyorum deyip (son derece kararlı olarak), piyanoyu bıraktı. O kadar ki, evdeki piyanoyu bile görmek, odasında tutmak istemeyip, yazlığa yollattı. O dönem, zorla olacak iş değil deyip destek verdim. Sonra bu sene tekrar bir müzik aleti çalmak istedi ve  gitar dersi almak istediğini söyledi. Evimize yakın diye Tan Sağtürk Akademiye gittiğimizde, kızım Piyano geçmişinden bahsedince, onca emeği yakmaması gerektiği yönünde yöneticilerin ikna etmesiyle piyanoya devam kararı alarak çıktı. Eve geldiğimizde, "emin misin kızım" diye sorma gereği duydum."Evet, sıfırdan başlayacağıma devam edeyim, daha iyi olur" dedi. Süper, doğru karar! Aradan iki gün geçti, piyano hocasıyla tanışmaya gittik, hoca, "iki yıl ara vermişsin, sıfırdan başlamak gibi olacak, ama sonra hatırlarsın" diye bir cümle kullanmış. Bunun üzerine, eve geldiğimizde, "ben sıfırdan başlayacaksam o zaman gitara başlayayım" diye karar değiştirdi. Emin misin, diye sordum tabii tekrar. Cevap "evet, kesinlikle". Birkaç gün sonra tekrar görüşmeye gittik ve ben son durumu açıkladım. Akademi yöneticisi, hocanın programını ayarladığını ama değiştirebileceğini söylediğinde, Kızımın, "Ama ben daha tam karar vermedim ki.." cevabıyla delirecek raddeye geldiğimi itiraf etmeliyim. Yani hem kendini hem beni düşürdüğü durum inanılmaz. Sanki oyun oynuyoruz. Çok mahcup hissediyorum, ama Allah'tan hep bu yaş grubu ile çalıştıklarından alışkın görünüyorlar. Sonuç: Henüz net bir karar yok, pazartesi piyano dersine gidip bir deneyecek, hoşuna gitmezse, gitara başlayacak...

İşte böyle, son zamanlarda her konuda aynı durum söz konusu. Ne giyilecek, saç nasıl yapılacak, hangi film seyredilecek, ne yenilecek???? Sürekli bir karar değiştirme, karar verememe hali. Daha da fenası sürekli bana da fikir soruyor, ama bir fikir söylediğimde de ya beğenmiyor, ya da tam tersini yapıyor. E, be çocuğum, sorma o zaman!

Bu durumla nasıl baş edebileceğimi, onu nasıl yönlendirmem gerektiğini de doğrusu çözemiyorum. Genellikle kendi kararını alsın diye fikir belirtmemeye çalışıyorum, ama bazen o kadar çaresiz kalmış gibi hissettiriyor ki... Nadiren de olsa, onun adına karar almak, ya da yönlendirmek zorunda kalabiliyorum. O zaman da istemediği bir sonuçla karşılaştığında benim yüzümden olduğu şeklinde eleştirebiliyor. Bayağı bir kısır döngü.

Kızımın minik bir lokum parçası olduğu, tek derdimizin sık tekrarlanan kulak enfeksiyonları ve yemek yememesi olduğu günleri öyle çok özlüyorum ki...
Gene de her zaman Allah onu bize bağışlasın, hep iyi, mutlu ve sağlıklı günlerini görelim diye dua ediyorum.

Sevgiyle...

11 Ekim 2014 Cumartesi

ŞARAP, PEYNİR, DOĞUMGÜNÜ.. "ISPANAKLI KİŞ"

Dün akşam kızlar partisi yaptık. Eşim seyahatte olunca ben de kız arkadaşlarımı şarap, peynir gecesine davet ettim. Tabii ki sadece peynir olmaz deyip ufak tefek ilaveler yaptım.
Bir arkadaşımızın da doğumgününe denk gelince, çok keyifli bir akşam geçirdik. Sohbet, muhabbet, dedikodu, kahkaha... Harika şaraplar... Bu aralar yaşadığımız karanlık ortamı birazcık da olsa renklendirdik diye düşünüyorum.


Yukarıdaki fotoğrafı, arkadaşlarımın ısrarı ile çektim. Malesef ilk bir kaç tabak alınmış ve görüntü biraz bozulmuştu ama özellikle kiş çok beğenilince mutlaka blog'da paylaşmalısın ısrarlarına dayanamadım. Kiş tarifini birazdan yazacağım. Ama ondan önce menüyü bir sayayım. 
Peynir tabağı ve organik krakerler
Ispanaklı kiş
Salatalık bilezikli salamlar
Acılı peynir dolgulu cherry domatesler
Patates salatası
Kıymalı börek
Cips ve çerezler
Son olarak tadımlık supangleler.
Ha bir de sonradan arkadaşlarımdan birinin getirdiği mozerallalı proschitto ve peynir tabağı ile gene bir diğer arkadaşımın el emeği limonlu cheese cake resimde yok. Ama tadları muhteşemdi.

Biz bu akşam Mahra Kalecik Karası & Syrah içtik. Keyiflendik. Gerçekten de son günlerde içimize yerleşen sıkıntılardan az da olsa uzaklaştık.


Ispanaklı ve Pastırmalı Kiş
Hamuru için malzemeler: 
150 gr. oda sıcaklığında margarin
200 gr. Un (elenmiş)
1 yumurta
4-5 kaşık buzlu su
1 çimdik tuz

Tüm malzemeyi iyice yoğuruyoruz. Elimize az yapışır hale gelince bir folyoya sarıp buzdolabında yaklaşık 1 saat kadar bekletiyoruz.

İç malzemesi:
Yaşlaşık 2 demet ıspanağın yaprakları
1 soğan
7-8 dilim pastırma
7-8 adet mantar
200 gr.kadar kaşar rande
2 yumurta 
1 paket krema
Tuz karabiber kırmızı pul biber
Zeytinyağ

Hamur buzdolabında dinlenirken içini hazırlıyorum. Ispanak yapraklarını güzelce yıkayıp fazla suyunu kağıt havlu ile alıyorum ve ince ince doğruyorum. Soğanı yemeklik kesiyorum. Zeytinyağını bir tavaya koyup, soğanlarımı hafif pembeleştiriyorum. İçine ıspanaklarımı ekleyip, ikisini bir kavuruyorum. Ispanaklar suyunu çekince, içine ince kestiğim pastırmaları ekliyorum. Biraz daha pişince, bu sefer dörde beşe böldüğüm mantarları ilave ediyorum ve mantarlar bıraktıkları suyu çekene kadar ateşte çeviriyorum. Tuzunu, karabiberine ve biraz lezzet vermesi için acı kırmızı pul biberi ekliyorum. Ateşten alıp ılınması için kenarda bekletiyorum.

Hamurumu dolaptan çıkarıp tart kalıbına elimle bastırarak yayıyorum. Kenarlarını yukarı doğru kaldırıyorum. Hamurun üzerine hazırladığım iç malzemeyi güzelce yayıyorum. Üzerine kaşar rendeyi serpip, en üste de iki yumurta ile çırptığım krema karışımını döküyorum.

Önceden 180 dereceye ısıttığım fırında üzeri güzelce kızarana dek pişiriyorum.

Bu tarifi bugüne kadar kime yaptıysam herkes bayıldı. Gerçekten hem kolay hem de çok lezzetli. Denemenizi mutlaka öneririm.
Afiyet olsun.

Sevgiyle...