23 Aralık 2012 Pazar

PAZAR GÜNÜNÜN SÜRPRİZİ

Pazar günü kızımın bir arkadaşı bizde kalmaya gelecekti. Biz de fırsat bu fırsat deyip, eşimle bir sinema yapalım dedik. Malum bu ergenler, biz büyüklerden evin içinde pek haz etmiyorlar:)) Geçen haftalarda reklamını gördüğümüz ve vizyona girince bu filmi görmeliyiz diye düşündüğümüz bir film vardı. Ve, vizyona gireleli henüz iki hafta olmasına rağmen çok az salonda gösterimde olduğunu görünce, vizyondan kalkmadan seyredelim diye o filme gittik. İşte bu pazarın sürprizi de bu film oldu...

 
Filmin İngilizce adı; "Twice Born". Türkçeye "Sen Dünyaya Gelmeden" diye çevirmişler. Bir roman uyarlamasıymış. Romanı henüz okumadım. Ama filmi gördükten sonra mutlaka okumaya karar verdim. Çünkü; roman uyarlamalarında genellikle önce kitabı okumayı severim. Böylece, filmde kendimi daha fazla olayların içinde hissederim. Karakterleri daha fazla tanıdığımı düşünürüm. Neyse, bu sefer farklı olacak, kitabı okuduğumda sanırım filmin senaryosunun ne kadar iyi bir uyarlama olup olmadığını ya da karekterlerin romandaki karakterlerle ne kadar örtüştüğünü göreceğim.

Filmin hikayesi günümüzle, 1980'ler arasında geçiyor.  Filmin kahramanları, yaşanan bir dramın içinde kendi hayatlarını, ya da bir şekilde kendi dramlarını yaşıyorlar. Hikayede büyük bir aşk hikayesi ve buna bağlı yaşamlar anlatılıyor. Aynı zamanda Saraybosna'da, 1990'larda yaşanan büyük savaş hikayenin ana temalarından ve belki de en vurucu temalarından biri. Saraybosna'da yaşanan büyük katliam, kesinlikle acıtasyon yapmadan ama inanılmaz bir gerçeklikle anlatılmış.

Yönetmen, Sergio Castellitto'yu çok merak ettim ve eve döner dönmez Vikipedia'da araştırdım. Çünkü, başka ne filmleri var, acaba ben başka filmini seyretmiş miydim diye merak ettim. Ama, bundan önce sadece iki İtalyanca film yönettiğini görerek çok şaşırdım. Muhtemelen bu filmler İtalya'dan başka bir yerde gösterime girmemiş bile olabilir. Kurgusu ve çekimleriyle hikayeyi bu kadar zenginleştirebilen ve son derece başarılı olduğunu düşündüğüm bir filme imza atmış olan bu yönetmenden daha fazlasını görürüm diye düşünmüştüm. Bu arada Yönetmenimiz aslında bir aktör ve bu filmde de önemli sayılabilecek bir rolü var.

Oyunculuklara gelince; Penelope Cruz, Emile Hirsch, Adnan Haskoviç ve Saadet Işıl Aksoy kelimenin tam manasıyla döktürmüşler diyebilirim. Her zaman hayıflandığım, bizim neden bir Hollywood starımız yok düşüncesi sanırım Saadet Işıl Aksoy'la değişecek. Çok başarılı bir performans sergilemiş. Filmdeki İtalyan baba, müthiş. Gözleriyle konuşan, mutluluklarını ve mutsuzluklarını büyük bir sıcaklıkla yansıtan iyi oyunculuk örnekleri var bu filmde.


İnsan hikayesinden doğan bir dram değil, dramdan çıkan insan hikayeleriyle ve farklı hayatlardaki dokunuşlarıyla çok çok beğendiğim bir film oldu. Çok duygulandım. Yaşanan aşk ve kayıplar, savaşın soğukluğu, dostluklar, karakterler bir bütün olarak bu film gerçek bir Pazar Sürprizi yaşattı bize!

Filmin bu hafta sanıyorum vizyondaki son haftasıdır. Zaten çok az salonda ve az seansta yeralması da bunu gösteriyor. Ben kaçırmayın derim. Mutlaka izleyin. Eminim benim kadar keyif alacaksınız!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder