17 Aralık 2012 Pazartesi

İSTİKLAL NEHRİ'NDE AKINTIYA KAPILDIK...

Bu Cumartesi hava soğuk ama günlük güneşlikti. Fırsatı değerlendirdik ve kendimizi İstiklal'e attık.

Biz biraz erken gittiğimiz için önce Tünel ve Galata Kulesi civarında dolaştık. Aylardır, oraların nasıl değiştiğini, ne hoş butikler açıldığını filan duyuyordum. Ama fırsat bulup da yolumuzu o tarafa düşürememiştik bir türlü.

Gerçekten çok güzel hediyelik eşya mağazaları, antikacılar, butikler açılmış Galata civarında. Bir de yılbaşı renkleri eklenince mağaza vitrinlerine gerçekten çok beğendik o daracık sokaklardaki, küçücük dükkanları. Çoğuna girip çıktık, keyifle dolaştık. Çok tarz mağazalar var. Görmeyenlere mutlaka tavsiye ederim. Mutlaka kendinize bir zaman yaratın ve o dar sokaklarda keşfe çıkın.

Sonrasında (tabii ki) çiçek pasajında hafif atıştırmalıklarla karnımızı doyurduk, balık tezgahlarını seyre daldık. Çiroz, lakerda, balık yumurtası rezervlerimizi tamamlayıp, gene hemen oraya çok yakın olan turşucuda turşu suyu içip, midemize bayram ettirip yola devam ettik.


İstiklal'e tekrar çıktığımızda insan kalabalığı artmış, her köşe başında sokak çalgıcıları, müzisyenler, milli piyango satıcıları, kestane tezgahları kurulmuştu. Pekçok sanatçının önünde durduk, çoğunu keyifle dinledik. Sazıyla sözüyle türkü söyleyenler, darbukasını konuşturanlar, melodikasını çalan çocuklar.... Emeklerini alkışladık, bahşişlerini verdik.

Ama; bir grup vardı ki, anlatmadan geçemeyeceğim. Gencecik üç delikanlı, biri gitar, biri tulum çalıyor, biri de Lazca şarkı söylüyordu. Çocuğun sesi çok güzeldi ama, asıl sempatisi ve ışığı çok yüksekti. Çevrelerindeki kalabalık arttıkça coştular. Derken, Türkçe bir şarkıya başladılar, ama resmen spontane, o anda akıllarına gelenleri, karşısındaki kalabalıktan dikkatini çekenleri anlatarak, muhteşem bir şov yaptılar. Millet alkıştan, gülmekten kırıldı. Çok başarılıydılar. En büyük kalabalık da onların etrafında oluştu. "İstiklal nehri" lafını da onlardan arakladım...

Galatasaray Lisesi kapısında gene protesto vardı. Zaten olmazsa olmaz. Asılı pankartlar, atılan sloganlar, genç üniversiteliler. Bu Cumartesi onların sırasıydı herhalde... Neyse ki, kavga gürültü yoktu. Diyeceklerini deyip, ellerindeki broşürleri dağıtıp işlerini bitirdiler.

Asıl güzellik hava kararmaya başlayınca ortaya çıktı. Galatasaray'dan bakınca, muhteşem bir kalabalık, gerçekten bir insan nehri akıyordu caddede. İnanılmaz bir görüntüydü. Hiç vücut yok, sadece kafa kalabalığı... Rengarenk vitrinler, ışıl ışıl bir cadde. İnsanlar keyifli; eğlenmeye, gezmeye çıktıkları her hallerinden belli. Mağazalar canlanmış, insanlar alışverişte. Hele cafeler, restaurantlar... Hepsi dolu, kiminin önünde kuyruklar oluşmuş. Millet masa peşinde.

 
Orada bambaşka bir İstanbul, bambaşka bir renk var. Farklı bir organizma sanki, kıvrım kıvrım doldurmuş caddeyi. Kımıl, kımıl hareket ediyor sanki...Mutlaka görülmeli, mutlaka gezilmeli. Özellikle de yılbaşı dönemi nedeniyle bu kadar canlanmışken ve coşkuluyken...

İstiklal Caddesi, İstanbul'da kalan çok az alışveriş caddesinden biri, yaşayan bir dünya var orada. Alışveriş Merkezi çılgınlığına yenilmemeli. Her dükkan var. Yılbaşı alışverişimizi, bu yıl İstiklal'den yapalım desem... Ne dersiniz?   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder