20 Aralık 2012 Perşembe

GÖRMEMİŞLİĞİN BU KADARI...

İstanbul'a yerleşeli  dolu dolu 15 sene oldu. Sevdim bu memleketi. Her ne kadar ailemden uzak olsam da, burada yaşam koşulları çok daha ağır olsa da...Kurduk düzenimizi, yaşayıp gidiyoruz işte.

Bu arada; 15 yıl önce İstanbul'a ilk taşındığım tarih olan 1 Nisan'ı asla unutmam. Çünkü; o gün lapa lapa kar yağmıştı. O sabah mobilya kamyonunu beklerken, kar yağdığını görüp İzmir'deki tüm eş, dost ve akrabalarımı aramıştım. Görmemiş bir İzmir'li olarak, bir Nisan  sabahında karla karşılaşınca mutluluktan içim içimi yemişti... Kendimi sokağa atıp karın altında yürümüştüm. İstanbul beni karşılıyor diye düşünmüştüm...


Yıllar içinde alıştım tabii. Hatta zaman zaman kar yağdığı için oluşan trafiğe küfürü basar hale bile geldim. Kar yüzünden kapanan yollar nedeniyle işe gidemediğimde, sinir içinde söylenip durmuşluğum vardır.  Gene de kar yağışı, o lapa lapa görüntü, beni hep mutlu eder. Yağmurdan daha çok severim kar yağışını izlemeyi. Fark etmişsinizdir belki, kar yağarken sanki ekstra bir sessizlik kaplar etrafı. Bir dinginlik, bir sakinlik... Damların, ağaç üstlerinin, yol kenarlarının yavaş yavaş beyazlara bürünmesini izlemeyi severim. O görüntü beni büyüler adeta. Havanın puslanmasını severim kar yağarken. Saçlarıma ya da yüzüme düşen kar tanelerin eriyip gitmesinin ardından bıraktığı o iğneleyici soğukluk hissini, o uyuşukluk halini...

 
Her kar yağışının ardından, artık kocaman olsa da kızımla kayak yapmaya gider gibi giyinip kuşanıp, kar altında kar topu oynamaya bayılırız. Hatta yerde birikmiş karlara yatar, kar meleği oluruz. Mutlu oluruz kar altında oynaşırken.  

Her yıl daha yazdan, o kışın nasıl geçeceğine dair tahminler yapılır. Bu yıl için, kış çok sert geçecek demişlerdi. Sert kış demek tabii ki kar yağması demek, yolların kapanması demek. Oysa, İstanbul'da artık malesef kar yağsa da pek tutmuyor, tutan kar da en fazla iki gün dayanıyor. Şehir o kadar kalabalık ki, bacalardan çıkan sıcak duman, hatta egsoz dumanları bile, karı kısa zamanda  eritip yok ediyor. Her taraf bina, o binaların yarattığı klima etkisi ile artık malesef karı yerde göremez olduk.

Oysa, karlı havaları ben şehirde yaşamayı daha çok seviyorum sanki. Kayak yaparken aynı zevki almıyorum. Orada zaten önüm arkam, her yer kar. Ben karın şehre getirdiği huzur durumunu seviyorum. Ya da benim içimde yarattığı o güzel hisleri...  Tabii ki, sonrasında oluşan kaos hali, trafik, kirli kar birikintileri, buzlanma kazaları, işlerin aksaması, tüm bunlar da işin tatsız tarafları. Ama ne yapalım ki, bu güzelliği yaşamak adına bu tatsızlıklara da katlanacağız.

Hepinize, kazalardan uzak ama bol karlı günler dileklerimle.....:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder