28 Şubat 2013 Perşembe

MOUTON CADET 2009 - Mmmm Şölen Adeta

Dün gece kendime kıyak geçtim. Canım da sıkkındı biraz. Evdeki şarap dolabının karşısına geçip kendim için ve sadece kendi keyfim için bir şarap seçtim...

Öncesinden başlamak daha doğru olacak sanırım.

Kızım hala hasta. Ateşi özellikle akşam saatleri yükseliyor. Dün sınavı var diye okula gitti ama eve döndüğünde bütün ağzının içini yaralar sarmış. Vücut ateşi dışarı vurmuş sanki. İştahı hiç yok. Su içerken bile boğazı yandığı için sadece hafif çorbalar içebiliyor. Zaten zayıf bir çocuk, iyice inceldi, kopacak yakında... Anlayacağınız kızım için zaten canım çok sıkkın. Gene de Allah beterinden korusun diyorum her zaman.

O arada, bir taşınma telaşımız var. Böyle zamanlar aslında keyifli olması, zevkle koşuşturulması gereken zamanlar olmasına rağmen malesef pek öyle olmuyor. Hele de detaycı ve titiz bir çiftseniz. Sanki anlaşmışlar gibi, her iş bir anda aksi gitmeye başlıyor. Hiçbir şey bir kerede sonuçlanmıyor. İnşaatçısı, döşemecisi, kumaşçısı, perdecisi...Üzerinize üzerinize gelip sizi bunaltıyorlar. Bu süreç aynen evlilik öncesi gibi bence. Orada yaşananların benzerleri, farklı yapılarda ve farklı kişilerle tekrar ediyor sanki.. En keyifli zamanlar, en buhran zamanlara dönüşüp size illallah dedirtiyor. Anlaşılacağı üzere, bir yürek kalkıklığım da buradan kaynaklanmakta.

İstanbul'da yaşamanın getirdiği stres, iş hayatının yorgunlukları derken.. işte dün kendimi çok sıkkın ve kötü hissederek eve gittim. "Rahatlamam lazım. Stresimi üzerimden atmam lazım" derken kendimi şarap dolabının karşısında buldum. Güzel bir koleksiyonumuz var. Keyifle şişelere göz attım. Kendime özel bir şarap aradım. Sonunda Baron Philippe Rothschild - Bordeaux - Mouton Cadet 2009'da karar kıldım. (Aynı şarabın 2004'üne şimdilik kıyamadığımı belirtmem lazım!)

İdeal ısısında olduğu için açıp, 15-20 dakika kadar havalandırdım. Yanına bir peynir tabağı. Ançüezli ve tereyağlı kanapeler. Biraz tuzsuz kraker ve kurutulmuş et dilimleri...

İşte keyif bu! Evin en sakin köşesine çekilip, loş ışıkta kendimle başbaşa kalıp kafa dinleyebilmek... Sakinleşmek, biraz rahatlamak. Günün sıkıntı ve streslerinden bir nebze de olsa uzaklaşabilmek. Hatta o arada, bizim kolej kızlarının 25. yıl reunion'u ile ilgili maillerini okuyarak eğlendim. Komik kızlar hepsi de. Rahat rahat yazışıyoruz onlarla, içimiz dışımız bir...

Eşim işten geldiğinde ben de şişemin yarısına gelmiştim, kalanını da onunla paylaştım. Sanırım O'da daha sakin ve neşeli bir eş tarafından karşılanmaktan memnun olmuştur! Pek adetim değil aslında, öyle yalnız içki içmeyi sevmem. Ama hoşuma gitti dün akşam. Abartmadan ara sıra yapmak lazım. Biraz sakinleşmenin tüm ev halkına faydası var, değil mi?

Sevgiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder