7 Şubat 2013 Perşembe

VİDEO KAMERA ARŞİVLERİ

Bundan birkaç sene öncesine kadar hepimizde video kameralar vardı. Özellikle seyahate giderken mutlaka yanında bulundurulur, gezilen her yer büyük bir özenle kayıt edilirdi. Hatta kaydı yapan kişi o çekimleri yapmaktan gördüğünden gezdiğinden bir şey anlamaz, keyif alamazdı.  Sonra da o kasetler dolaplara kaldırılır, koca koca arşivler oluşturulur ama asla bir daha dönüp seyredilmezdi. Video kayıt cihazı olan herkesin evinde böyle arşivleri vardır, eminim.

 
Bizim de bir dönem sık sık kullandığımız bir video kayıt cihazımız vardı. Özellikle Almanya'da olduğumuz dönem çok kullanmıştık. Kızımızın bebekliğini çok kaydetmiştik. Birkaç ay önce bu kasetleri alıp DVD'ye kayıt yaptırdım. Böylece kasetlerde yıpranıp, bozulup, kaybolabileceğini düşündüğüm görüntüleri daha kalıcı hale getirdim. Ama inanın bu DVD'leri bile yaptırdıktan sonra tekrar dönüp seyretmemiştik.

Dün akşam kızım "Seyredelim, neler var acaba?" diye tutturunca bazılarını seyrettik.

Tabii ben komaya girdim. Bildiğiniz ağlama krizi...Neden derseniz; kızımın bebekliğinin ne tatlı, ne muhteşem bir şey olduğunu unutmuşum. Emeklemelerini, ilk adımlarını, kurduğu kırık dökük cümleleri, aramızdaki muhteşem aşkın kameraya yansımasını... görünce inanın dağıldım. Bir de üzerine ilk yaşgünü görüntülerine denk geldik. Biz özel olarak Türkiye'ye gelmişiz. Annemin evinde İzmir'de toplanmışız, tüm kuzenler, dayı, teyze, hala, anneanne ve şu anda hayatta olmayan dedeler ve babaanne. Ev süslenmiş, sofra donatılmış, pasta özel hazırlatılmış. Herkes özenmiş bizim için. Doğal olarak tüm ilgi kızımın üzerinde, O'da en tatlı halleriyle ilgi odağı olmaktan son derece memnun. Kucaktan kucağa geziyor. İlk adımlarını atıyor, emekliyor, çirkin suratlar yapıp kahkalar atıyor, arada ilgiden bunalıp ağlıyor... Dedeleriyle, babaannesi ve anneannesiyle oynuyor. Ne güzel bir anı. Kızım için yapabileceğimiz en güzel kaydı yapmışız. Bugün hayatta olmayan aile büyüklerimizi ölümsüzleştirmişiz. Yıllar içinde unutacağı, ya da belki çok az hatırlayabileceği insanları, onun için kaydetmişiz. Bu belki de kızımıza bırakacağımız en özel  miras.

Bu arada; Almanya'daki evimizi, odalarımızı, Kızımın oynadığı parkı, Alman arkadaşlarını, oyuncaklarını, mahallemizi ve daha pekçok şeyi kaydetmişiz. Kzım üç yaşındaydı Türkiye'ye döndüğümüzde, tabii ki pek çok şeyi hatırlamıyor. Hatırladıkları da zaten hayal meyal. O yüzden, dün gördüklerinden O da çok etkilendi. Benim o kadar çok ağlamama şaşırdı. Ben çok hüzünlendim. Kayıplarımıza ağladım. Onları sağlıklı, hem de 13-14 sene önceki halleriyle görmekten hem çok mutlu oldum, hem de etkilendim. Ayrıca, hiç unutmam sandığım pek çok şeyi unutmuş olduğumu fark ettim. Ne kadar genç ve tasasız olduğuma şaşırdım...

Biz evlenirken, eşim de ben de video çekim istememiştik. Düğünün arasında, tanımadığımız bir adamın, burnumuza burnumuza video kamera dayamasını, kamera flaşlarının sürekli gözümüzü almasını istememiştik. Rahat rahat, gönlümüzce eğlenelim, keyfini çıkaralım diye düşünmüştük. Öyle de yaptık. Bir tek fotoğrafçı vardı. O'da tembihliydi, öyle fazla abartmasın işi diye. Aslında hala, iyi ki öyle yapmışız diye düşünsem de, aslında düğünümden de pek bir şey hatırlamadığımı fark ettim, dün akşam. Olsaydı iyi olur muydu diye tereddüt ettim.  Neyse geçmiş zaman. 

O yüzden; aslında ara sıra da olsa önemli günleri, kutlamaları, unutulması istenmeyen yerleri ya da zamanları kaydetmek lazım. Arşivde bulundurmak, zaman zaman o görüntüleri izleyip eskilere dönmek lazım. Geçmişe saygı duymak, o günlerden hoş detayları saklamak lazım. Çünkü insan hafızası malesef kayıtları çok iyi ve kusursuz detaylarıyla saklayamıyor...

Sevgiyle....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder