18 Şubat 2013 Pazartesi

BİR DEVRİN KAPANIŞI

Geçen hafta içinde çok konuşulan bir konu vardı, bilmem takip edebildiniz mi? TSE tarafından üretici firmalara verilen bir sertifika yani "Helal Gıda Sertifikası" ile ilgili pek çok yorum yapıldı geçen hafta.

Öncelikle bu sertifikada bahsedilen kavramları anlamaya çalışalım.
Helal kavramı; İslami kurallara göre izin verilen maddeleri içerir. İslami kurallara göre yasak olan herhangi bir unsuru içermeyen, bu unsurlardan arındırılmış yerlerde veya cihazlarda hazırlanan-işlenen-taşınan ve depolanan, bu durumların dışında üretilen herhangi bir gıda ile hazırlama-işleme-taşıma ve depolama aşamasında direkt temasta olmayan ürün” şeklinde tanımlamıştır.

Helal Gıda Sertifikasının çıkış amacı, öncelikle İslami ülkelere yapılan ihracat hacminin yükseltilmesidir. Tüm dünyada bu sertifikaya sahip firmalar, İslam ülkelerine daha rahatlıkla ürünlerini pazarlayabilmektedir. Ülkemizde de aslında TSE tarafından 2011 yılından bu yana verilmekte olan bu sertifikanın geçen hafta gündemimize sanki yeni başlamış gibi oturmasındaki nedene gelince; işte orası biraz karışık. Sanıyorum, içerik yeni yeni incelenmeye başlandı.

Farkındaysanız; ülkemizde satılan pekçok ürünün ambalajında bir ibare kullanılır. "Ürünlerimizde domuz eti, yağı vs.. bulunmamaktadır." Bu ibare son yıllara kadar halkımıza yeterli gelirken, artık yetmiyor olacak ki, şimdi isteyen üreticiler islami kurallara uygunluklarını kanıtlamak adına "Helal Gıda Sertifikası" almak için başvurabilecekler. Yukarıda verdiğim tanımlamaya bakacak olursanız bence karışıklık buradan çıkıyor.

İslami kurallara göre yasak herhangi bir ürünün hazırlama ve işleme aşamasında sorun yok, ancak taşıma ve depolama kısmı sorunlu! Neden derseniz, ülkemizde alkollü içki satma ruhsatı olan pekçok satış noktası, aynı zamanda gıda ürünleri de satıyor. Hatta raflarında domuz ürünü bulunduran büyük marketler var. Bu ürünler aynı nakliye araçları ile depolardan mağazalara taşınıyor, gerektiğinde yan yana raflarda satışa sunuluyor yani depolanıyor.  Bu açıklama ile, Helal Gıda Sertifikası alan üretici firmaların satışlarının yapılacağı, (zinhar) alkollü içki satmayacak Helal Sertifikalı satış noktalarının olacağını mı anlamamız gerekiyor? İşte sorun bence burada!

Bu uygulamanın genişletilmesi ile, satış kanallarının helal anlayışa geçmesi kasdediliyorsa  o zaman alkol satışı yapılamayan marketler, içki bulunduramayan restaurantlar ve cafelerin sayısında patlama yaşanacak demektir. İşte bu durumda, zaten oldukça zorda olan alkollü içki sektörünün "VAY HALİNE"....

Aklıma takılan bir diğer konu da, bu uygulama ile pek çok radikal islam ülkesinde olduğu gibi, içki tüketiminin yavaş yavaş ev içine hapsedildiği bir ortam akla geliyor. Sosyal içiciliğin devlet eliyle bitirilmesi ve ev partilerinin artmasından bahsediyoruz. Aslında sosyal içici kavramı, içkiyi halka açık ortamlarda adabıyla tüketen insan demektir. Çünkü, sosyal içici olabilmek için bulunduğu ortamın huzurunu kaçırmadan içki içebilmeyi bilmek gerekir. Ev ortamında ise, aynı özenin gösterilmesi gerekmez. İstediğiniz gibi sapıtabilir, rezalet yaratabilirsiniz...Hiç içinde bulunmadığım için gözümle görmesem de, İran'daki ev partilerini çok duydum, çok dinledim. Ne kendimin, ne de yetişmekte olan kızımın böyle kontrolsüz bir ortamda bulunmasını hiç istemem doğrusu.

Neyse anlaşılan o ki, gene yaşayarak göreceğimiz bir uygulama olacak. Belki çok konuşulacak ama gene kimse elini kıpırdatmayacak. Belki bir devir kapanacak, biz de izleyeceğiz....

Sevgiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder