15 Nisan 2013 Pazartesi

DİYETTEN ACİLE...

Malum yaz geliyor, diyete hız vermek lazım diye düşünerek başladığım "Karatay Diyeti" benim için nasıl hazin bir şekilde sonuçlandı, onu paylaşayım bugün sizinle...

Senelerdir diyetisyen kontrollerine girip çıkmış, sonrasında insülin direnci nedeniyle endokrinolog tedavisinde olan biri olarak ben, aslında beslenmenin temel kuralları ve bünyemin durumu ile ilgili oldukça sıkı bilgilere sahibim. Ancak, her yıl yaz yaklaşırken bir panik yaşama durumum oluyor ne yazık ki...Bir de etrafınızda herkes farklı diyetlerden, aldıkları muhteşem sonuçlardan filan bahsedince etkilenmemek elde olamayabiliyor. Ben de çevremde çok sık konuşulan, gazetelerde radyo programlarında hep bahsi geçen Karatay Diyeti'nin cazibesine kapılıverdim. Yaklaşık 1,5 ay kadar devam ettiğim bu diyet bu hafta sonu Acil Servis'te nihayete erdi.

Karatay Diyeti'nin merkezinde ekmeği ve her türlü karbonhidratı tamamen kesme ve özellikle sabah kahvaltısında her gün 2 adet yumurta yeme gibi bir düzen var. Kesilen karbonhidratın yerine özellikle ceviz, badem, kabuklu yer fıstığı gibi yağlı yemişleri koyabiliyorsunuz. Yumurtanın rafadan olması, doğal olması, ara sıra da sarısı çok pişmeyecek şekilde omlet yapılması mümkün. Ben de en disiplinli halimle, hiç aksatmadan her sabah iki yumurta yedim bunca zaman. Tabii atladığım bir nokta vardı ki, benim bünyem aşırı alerjik. Cumartesi günü, gene sabah köyden getirttiğim iki yumurtamı, cevizlerimi, peynirimi...vs. yiyip kahvaltı ettikten sonra; öğlen yemeği olarak bir kaçamak yapmak istedim ve fish and chips yedim. Malum yumurta ve una bulanıp kızartılmış balık ve patates kızartması... Akşam eve döndüğümüzde anormal bir mide bulantısı ve kusma isteği ile kendimi hasta hissederek biraz uzandım, hatta balığın ağır gelmiş olabileceğini düşündüm. Saat 19:00 gibi kaşıntı ile uyanıp banyoya gittiğimde; yüzüm, boynum ve göğsüm arı kovanına girmişim de yüzlerce arı tarafından sokulmuşum gibi, ya da yanımda tüp patlamış gibi şiş ve kıpkırmızıydı. Pencik pencik kabarmış, kızarmış ve kaşıntılı bir döküntü. Sanırım kendimi son olarak bu halde gördüğüm, lise yıllarında bahar aylarında kolejin bahçesindeki çam ağaçları toz ve kurt dökmeye başladığı günlerdeydi. O zamanda anormal alerjik reaksiyonlar verirdi vücudum.

Neyse beni o halde gören eşim ve kızım da büyük panik yaşadı. Alerji ilacımı içip bir süre bekledim, hatta ılık bir duş alıp vücuttaki tepkinin hafiflemesini sağlamaya çalıştım, ama yok, bana mısın demiyor. Sonrasında bir doktor arkadaşımın uyarısı ile gece yarım gibi Ümraniye'deki bir özel hastanenin acil servisine gittik. Acildeki Doktor zaten görür görmez, kortizonlu serum bağlanacak dedi.
Hastaneler de bir alem, adamına göre muamele yapılıyor hala. Ben gidince acil hemşiresi hemen yataktaki çarşafı değiştirdi, yeni çarşaf serdi. Bir ihtimam, bir ihtimam... Benden sonra yan tarafa gelen yaşlı, başörtülü teyze inim inim inliyor, bakan eden yok. Resmen dayanamayıp uyardım sonunda, ilgilensenize hastayla diye.

Yaklaşık 45 dakika kolda serumla yattıktan sonra eve döndük. Döküntü ve şişliklerin tam anlamıyla sönmesi ise ancak ertesi gün oldu.

Bir süre yumurta filan görmem artık... Bir kez daha aynı hataya düştüğüme de inanamadım. Bünyeni tanıyorsun, ne kadar alerjik olduğunu biliyorsun, ne düşersin diyet tuzağına... Ama işte kadın mıyız, kadınız! Çevrenizde Ayşe yapmış 15 kilo vermiş, Fatma yapmış 20 kilo vermiş muhabbetleri olunca kayıtsız kalamıyorsunuz. Bırak yahu, sanki o kadar fazlan var. Ben gene düzenli beslenmeme dönüyorum. Sağlığım yerinde olsun, gerisi boş...

Sevgiyle...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder