24 Mayıs 2015 Pazar

AYIP ETTİN TOSBAĞA!

Komşularımız ormanda 3 tane kaplumbağa bulup getirmişler. Bahçeye buyur ettik beyleri. Rahat rahat dolaşıyorlar. O ev senin, bu bahçe benim geziyorlar.
Biz tabii Ayvalık'tan alışkınız; orada, bahçede 7 tane kaplumbağamız var. Bu hayvancağızlar ormanda ne yer ne içer bilmem ama, ev ortamına dahil olunca aniden pek seçici oluveriyorlar, illaki marul yemek istiyorlar. Ayvalık'ta günde iki göbek marul tüketiyorlar, düşünün yani. 
Buradaki komşular bilememiş ve ilgilenmemişler çocuklarla. Bende onlar buldu, onlar besler diye düşünüp, ihmal ettim. 
Garibanlar da bir şey bulamayınca ve aç kalınca, benim her bahar özene bezene, kendi elceğizimle diktiğim caanım begonyalarımı yemişler. O da yetmemiş üstüne çıkıp oturup mahvetmişler çiçeklerimi...
Sabah çiçeklerin halini görünce sinir olup, "atacağım bunları ormana geri" diye söylenirken, eşim pek bi kızdı. "Uğurdur" dedi, "Günahtır" dedi, "3 yaprak marul veremediniz mi hayvanlara" dedi... Gene kabak benim başıma patladı. Başladık marul diyetine burada da. Ayvalık ayrı, İstanbul ayrı... Marul mu yetiştirsem bahçenin bir köşesinde acaba? Ev ekonomisine de katkı olur hem...


Yaz sezonu açıldı, artık terasa iyice yerleştik. Havalar böyle güzel olunca, insan evin içine sığamıyor sanki. Daha çok dışarıda olmak, daha çok havayı koklamak istiyor. Bu sabah arkadaşlarımıza kahvaltıya davetliydik. Sohbet güzel, sofra zengin olunca keyfimiz de fazlasıyla yerindeydi. Uzun uzun oturduk; önce masa başında, sonra dostların bahçesinde. 

Eve dönünce de kızım final sınavları öncesi derslerinin başına, ben hafta arası kaçırdığım bir diziyi bitirmeye, eşim de gazetelerdeki köşe yazılarını okumaya eve yayıldık. Hafta içi yaşadığımız gerginlikleri üzerimizden atmaya çalıştık. İşlerden kafamızı biraz olsun uzaklaştırmaya odaklandık. Dinlendik... 


Ha bu arada, dün akşam aile dostumuzun evindeki "ayvalıklılar gecesi"ni de atlamamam lazım. İstanbul'da yaşayan Ayvalıklı dostlarımızla bir araya geldik. Eşimin ana vatanı Ayvalık olunca, ben de 20 yıllık Ayvalık gelini oldum. Onun çocukluk arkadaşları, dostları bir başka. Ayvalık, küçücük bir Ege kasabası olmasına rağmen, içinden çıkan değerler bana hep çok şaşırtıcı gelmiştir! Dünyanın ya da ülkemizin en büyük şirketlerinin CEOları, üst düzey yöneticileri, Prof.lar, sanatçılar, iş kadınları, tıp ve bilim insanları... Nüfusa oranla şaşırtıcı bir eğitim düzeyi. 
Hal böyle olunca, Ayvalık buluşmaları hep çok dolu dolu ve eğlenceli geçer. Ev sahibimiz ve eşi, mükemmel ağırladılar bizleri. Soframızdaki leziz Ayvalık lezzetleri de pastanın üzerindeki çilek gibiydi; ama en çok da sohbet şahaneydi. Bir sonraki buluşmayı sabırsızlıkla bekliyor olacağız (o da artık Ayvalık'ta olur herhalde)!

Sevgiyle...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder