24 Eylül 2013 Salı

ELVEDA SOSYAL HAYAT!

Dizi mevsimi açıldı. Artık yazın hafiften hareketlenen sosyal hayatlarımızın televizyon karşısında bolca pineklemeye dönüşeceği günler maalesef çok yakın!


Ben sosyal bir ailede büyüdüm. 1970'li 80'li yılların İzmir'i, küçük bir büyük şehir (!) olduğundan herkesin birbirini tanıdığı, sosyal toplantıların gerek evlerde, gerek dışarıda yoğun olarak gerçekleştirildiği bir yerdi.
Ben biraz tekne kalıntısı olmam sebebiyle, ablam ve abim üniversiteye gittiği yıllarda annemlerin sosyal hayatına dahil olmuştum. Yani, onlarla sık sık geceleri partilere gider, babamla en şık ortamlarda figürlerle dans eder, akşam yemeklerine katılır ve annemin davetlerinde ona yardımcı olurdum...
Sanırım o günlerden kalma bir alışkanlıkla evimde misafir ağırlamayı çok ama çok severim.

İkram listeleri hazırlamak, ona göre alışverişler yapmak, sofralar kurmak, özenmek, her şey iyi olsun diye fazlaca titizlenmek...

Bir misafir çağırdığımda, gelecek olan kişilerin ne içeceğini tahmin etmeye çalışıp menümü onların seveceği ya da özlediği şeyleri düşünerek oluştururum. Menümdeki mezeleri ve tatlıyı ana yemeğe uygun belirlemeye özenirim. Yani balıklı bir menüm varsa, mezeleri balık sofrasına uygun oluşturmaya çalışırım. Bu arada gözüm doymaz, elim durmaz... Bazen fazlaca abartırım. Sofradaki bir şey fazla rağbet görmezse de üzülür bozulurum. Aslında kendimi kontrol edip kararında hazırlık yapmayı öğrenmem lazım. Yoksa yakında annem gibi ısrarlı bir ev sahibi olmaya başlayabilirim:-)

Mutfağa mutlaka girerim. İşin aslını kendim yapmak isterim. Elimin lezzetine güvenirim ve bunu yemeklere yansıtmak isterim. Süslemelere de ayrıca önem veririm. Sofrada çok farklı renklerin bulunması hoşuma gider. Yiyeceklerin farklı renklerde olması; kırmızılar, yeşiller, sarılar, turuncular... Her tabağa farklı bir son nokta koymak isterim. Bazen bir fesleğen yaprağı, bazen bir zeytinyağ damlası... Sofra süslemek resim yapmak gibi gelir bana, severim!


Bu arada, internette yemek bloglarını incelemek farklı tarifler denemek de inanılmaz hoşuma gidiyor. Genellikle misafirlere denenmiş tariflerimden yapmaya özen göstersem de, ara sıra risk alıp ilk kez yaptığım bir tarifi sofraya getirdiğim de oluyor. Eğer sonuç başarılı ise ve bununla ilgili tebrik de alırsam değmeyin keyfime.

Kızım da benim bu merakıma sahip. Hatta bir ara ileride pasta ustası olma hayalleri kuruyor, eğitimini ona göre planlamak istiyordu. İnşallah hayat ona bonkör davranır ve meslek olarak çok keyif alacağı bir seçim yapar.

Kim bilir, belki ileride kızımla ortak bir cafe ya da restaurant açarız. Ben yemekleri, O tatlıları yapar, herkesi mutlu etmeye çalışırız...
Sanırım bu fazlasıyla pozitif bir hayal oldu. İş hizmet sektörü olunca kimseyi %100 mutlu edemeyeceğimi benden daha iyi bilen de yoktur aslında!

Neyse; bu hayali bir fizibilite çalışması yapmadan gerçeğe döndüremeyeceğimi bilerek, hepimize bol gezmeli tozmalı, misafirli, lezzetli sofralarla donatılmış, az dizili ve çok keyifli bir sosyal hayat diliyorum.

Sevgiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder