6 Aralık 2014 Cumartesi

"DUBAİ" BÜYÜK HAYALLER

Seneler önce Las Vegas'a gittiğimde ne hissetiysem geçen hafta Dubai'yi gördüğümde de aynı şeyleri hissettim. "Büyük düşünmek, büyük hayaller kurmak böyle bir şey olsa gerek..."

Adamlar yapmış. 
Çölden bir vaha, bir cennet yaratmış. Tabii, para çok! Gelir petrol geliri olunca, büyük hayaller kurmak, sonra da bunları gerçekleştirmek kolay.
Ama... Her zengin ülke böyle mi? Hele ki İslam devletleri?
Neyse anlayacağınız üzere, ben inanılmaz etkilendim. Hatta, ben burada yaşarım diye düşünecek kadar...


Dubai, Birleşik Arap Emirliklerinin yedi emirliğinden biri. Parlamenter Monarşi ile yönetilen ve başında şeyh Muhammed bin Raşid E Makdum var. 4115 km2lik yüzölçümü ve yaklaşık 2.200.000 nüfusu var. Nüfus sadece %17 si yerli halk. Gerisi büyük çoğunlukla Hintliler, Pakistanlılar, Bangladeşliler gibi başka ülke vatandaşlarından oluşuyor. Zaten yerli halk petrol zengini olduğundan çalışmıyor, ve tüm hizmet sektörü diğer ülke vatandaşları tarafından yürütülüyor. Ülkede yaklaşık %6 civarında batılı ülke vatandaşları yaşıyor. Bunların pekçoğu ex-pad olarak batılı şirketlerde çalışan yabancılar.  Almanlar, Amerikalılar, Türkler, İngilizler, kuzey Avrupalılar batılı şirketlerin ortadoğu merkezi olarak kullandığı Dubai'de dönemsel olarak çalışmaya geliyor. Ayrıca restaurant ve barlarda İngiliz ve Amerikalı gençler çalışıyor. Ülkede birinci lisan adeta İngilizce. Her tabelada önce Arapça, sonra İngilizce yazıyor.


Dubai'de vergi yok. Maaşlar yüksek. Ancak yeme içme inanılmaz pahalı. Arap restaurantları hariç uluslararası mutfakları temsil eden restaurantlarda alkol satışı var.  İyi bir yerde yediğiniz yemek, İstanbul'daki en pahalı restaurantda vereceğiniz hesabın euro karşılığına denk geliyor. Yani neredeyse Türkiye'de ödeyeceğinizin üç katı gibi hesap ödüyorsunuz. Buna rağmen her yer tıklım tıkış dolu. Seyahatinizi planlarken yemek yemeyi düşündüğünüz restaurantlara rezervasyon yaptırmanızda fayda var. Yoksa yer bulmanız çok zor olabiliyor.

Bizim orada bulunduğumuz hafta, sıcaklık 25-26 derece civarında idi. Uzun zaman çöl sıcaklarının hakim olduğu bir ülke için ideal bir zaman. Aralık ayında denize girme keyfini yaşadık, bol bol güneşlendik. Plajlar hem yerli halka, hem yabancılara açık. Öyle ki, peçeli kadınlar ve bikinili yabancılar aynı plajı kullanıyor ve kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Bir kişi de yan gözle bakıp sizi rahatsız etmiyor. 

Erkeklerin milli giysisi "kandura" denilen beyaz entari ve başta tipik arap örtüleri. Beni en çok şaşırtan bu giysilerin beyazlığı oldu. Adamlara gidip, hangi deterjanı kullandıklarını sorasım geldi. Kadınlar boyundan bileğe kadar inen "abiye" adı verilen pardesü tarzı giysiler giyiyorlar. Başları da son derce şık bir şekilde bağlı. Bazıları sadece gözlerini açıkta bırakan peçeler takıyor, bazılarının ise saçları tamamen açık. Neye göre giyindiklerini pek anlayamadım ama, görüntüde rahatsız edecek bir durum yok. Kadınların göz makyajları inanılmaz, ayrıca neredeyse tamamında son derece pahalı çantalar var. Giydikleri "abiye"lerin tasarım olanları varmış ve müthiş pahalı olurmuş, bunu da öğrendik. Bir de dediğim gibi, kimse kimseyi gözleriyle rahatsız etmiyor. Gençler minili, şortlu yabancı kızlara en ufak bir tacizde bulunmuyor. 
Ben bu durumu son derece şaşırtıcı ve medeni buldum!
Hele de bizim ülkemizde neredeyse her yıl taksim meydanında yılbaşı geceleri yaşanan korkunç tacizleri düşününce....

Bir de, dün bizim medyada yer alan turizm liselerinde öğrencilerin kokteyl hazırlama, ya da alkollü içki servisi yapma derslerinin kaldırılacağı haberini duyduğumda inanamadım, Dubai'de turizm sektöründe alkol tamamen serbest. Özellikle otellerin barlarında muhteşem kokteyler hazırlanıyor. En pahalı şaraplar servis ediliyor. Turiste cazip gelecek her türlü imkan var. Adamlar paranın nereden geleceğini biliyor ve bu konularda da son derece serbest davranıyorlar. 



Dediğim gibi Dubai aslında bir çöl. Ancak bu çölde damla sulama sistemiyle dev parklar, bahçeler, golf sahaları yaratılmış. İnşaat sektörü yüksek binalarla gelişmiş. Bir de turistlerin ilgisini çekecek yapılara öncelik verilmiş. Yıllar önce yapılan deniz kenarındaki yelken şeklindeki Burj el Arab, dünyanın en yüksek insan yapımı binası olan Burj Khalifa, Venedik'i andıran Dubai Marina, denizin içine inşa edilen The Palm, dünyanın en büyük akvaryumu, muhteşem alışveriş merkezlerinin tamamı Avrupalı zengin turistleri ülkeye çekmek için planlı düşünülüp yapılmış değerler. Otantik pazarlar, çöl safarileri... Herşey son derece etkileyici. 


Bizim yöneticilerimizin, Dubai'nin sadece yüksek yapılaşmasını örnek aldıklarını düşünüyorum. Adamların ülkeyi yeşil yapma çabalarının binde biri bizde yok malesef. Biz olan ağaçları kesip, ülkemizi çölleştirirken adamlar çölden bir vaha yaratma derdinde! 

Bir de dikkatimi ülkedeki camiler çekti. Gayet modern ve makul ölçülerde camiler yapmışlar. Öyle her köşe başında bir cami yok. Kesinlikle gözü yormayan, hafif arap esintileri ile süslü, hatta çok dikkat etmezseniz fazla fark etmeyeceğiniz ebatlarda camiler. En büyük camilerden biri Jumeirah Camii, çok etkileyici. Bu arada, alışveriş merkezlerinin içinde namaz saatlerinde ezan da okunuyor ancak, adeta ilahi gibi, insanı etkileyen bir tonalite ile, aşırıya kaçmadan.


Ülkede yerli halka ve yabancılara yönelik davalara bakan farklı mahkemeler varmış. Cezalar çok yüksek olduğundan, kimse suç işlemeye niyetlenmiyormuş. Gelir seviyeleri de yüksek olunca hırsızlık, kapkaç gibi basit suçlar bile görülmüyormuş. Dolayısyla, dünyanın en güvenli ülkelerinden biri olma özelliği ile de son derece cazip. Kimse arabasının, evinin kapısını bile kilitlemiyor. 

Bizim orada olduğumuz tarihte 2 Aralık günü bağımsızlık günlerini kutladılar. 2 Aralık 1971'de İngiltere'den bağımsızlıklarını ilan etmişler. Nasıl bir tantana, nasıl bir kutlama... Yerli halk için 3 günlük bir tatil vardı. Herkes, çoluk çocuk sokaklardaydı. Her yerde müzikler, danslar, kutlamalar yapıldı. Arabalar Birleşik Arap Emirliklerinin yedi emirinin resimleri ve bayraklarla giydirilmiş, tüm şehir bayraklarla süslenmişti. Gerçekten görülmeye değer bir coşkuydu. Gene hiçbir taşkınlık olmadan, ama büyük bir tantana ile kutlamalarını yaptılar.

5 günlük harika bir seyahat oldu benim için. Dubai ile ilgili beklentimin kat be kat üstünde keyif aldım. Tabii, bu arada çok doğru bir zamanda orada olduğumuzu da belirtmeliyim. Biz Aralık ayında 25-26 derecelerde bir hava sıcaklığı ile terlemeden gezdik, dolaştık, her gün keyifle denize girdik. Akşamları arada üzerimize bir şal ya da ceket aldık. Nisan - Ekim ayları arasında hava sıcaklığının dayanılmaz olduğunu da belirtmekte fayda var. Değil sokakta dolaşmak, denize girmek bile mümkün olmayabiliyormuş. Deniz suyu sıcaklığının 28 derecelere ulaştığını söylediler. O yüzden, gideceğiniz tarihi doğru seçmek, Dubai'den alacağınız keyfi arttıracaktır.

Benim önerim, özellikle Atlantis Otel içindeki Aquaventure su parkı, Aquarium, dünyanın en yüksek insan yapımı binası Burj Khalifa, dünyanın en büyük alışveriş merkezi Dubai Mall, muhteşem müzikli su şovları ile Fountains, Dubai Marina, harika Burj al Arab manzarası ile Bahri Bar ve dünya standartlarında enfes şaraplar ve yemekler yiyeceğiniz restaurantları (Rivington Grill, Pai Thai, Nobu...) ile Dubai'yi henüz görmedinizse mutlaka gitmeniz yönünde olacak. 
Bakalım siz de benim kadar etkilenecek misiniz?...

Sevgiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder