10 Aralık 2014 Çarşamba

BİR ERGENLE YAŞAMAKTAN DAHA ZORU....

Bu aralar düşünüyorum da, bir evde bir ya da birkaç ergenle yaşamaktan daha zoru sanırım, aynı evde bir de menapozlu bir annenin bulunması olsa gerek.

Yani ergenlerin sıkıntıları az çok malumumuz. Hepimiz o dönemlerden geçtik ve aslında neler yaşanabileceği konusuna vakıfız. İşin ilmi, ergenle fazla yüz göz olmadan, aile bütünlüğünü sarsmadan, hatta mümkünse biraz da empati kurarak onu anlamaya çalışmak. Üzerine fazla gitmeden kendi doğrularını bulmasını sağlamak. Onu fazla çaktırmadan geleceğine hazırlamak.

Tabii, bu sağlam ve sağlıklı ebeveynler için geçerli.

Oysa günümüzde, aile kurma kavramı gittikçe ötelendiğinden (eğitim hayatı, kariyer, ekonomik bağımsızlık...) anne baba olma yaşı gecikti ve çevremize baktığımızda pek çok anne ile çocuğun arasındaki yaş farkının fazla olduğunu görebiliyoruz. Bu da demek oluyor ki, çocuklar 13-14 yaşlarına gelip, ergenlikte tavan yaptıklarında, anneleri de kırkları aşmış ve menopoz ya da pre-menopoz sıkıntılarını yaşamaya başlamış oluyorlar.


Bu gibi durumlarda, anne zaten patlamaya hazır bir bomba halinde ve farklı hormonal değişimler yaşarken, evdeki ergenin hormonlarındaki değişime anlayış gösterme gibi bir yetiye sahip olamayabiliyor. Aslında son derece hassas bir dönem yaşayan ergen ve anne; birbirlerinden anlayış, yardım ve hoş görü beklerken, karşılığında sonu gelmeyen çatışmalar, sinir harpleri, ve göz yaşları ile ıslanmış bir dönem yaşanabiliyor. Tabii ki, böyle bir yapıya sahip bir yuvada da ne huzur, ne de mutluluk kalmayabiliyor. Hem ergen, hem anne, hem de iki arada bir derede kalmış baba için çok zor bir hayat. Üstelikte bu dönem öyle bir iki yılda atlatılacak bir dönem değil. Biraz uzun sürüyor.

Çözüm ne derseniz...Aslında bilmiyorum.

Çok gerçekçi olup olmadığını bilemesem de, bir öneri sunabilirim; mümkünse çok geç yaşta çocuk sahibi olmayın. Hem kendiniz, hem de çocuğunuz için aslında doğru olan bu. Yani yirmili yaşların ortaları ve sonları çocuk sahibi olmak için doğru zamanlar. Gerçekçi bir öneri mi? Onu da bilmiyorum. Tabii ki, kişisel öncelikler, aile kurma yaşının gecikmesi, çocuğa iyi bir gelecek hazırlama tasaları gibi realiteler olduğu sürece bu dediğim pek gerçekçi değil. Ama inanın, anne ve ergen sağlığı için aslında olması gereken bu.
Anlayışlı büyükanne - büyükbaba hikayesindeki sonsuz anlayış ve sabır, yaşı ilerlemiş ebeveynler için geçerli değil maalesef. Çünkü büyükler, gerçek sorumluluğu taşımıyor, endişeleri ise bir yere kadar, sonuçta bahis konusu ergen, kendi çocuğu değil. Tüm sorumluluk onların omuzlarında da değil. Oysa yaşı ilerlemiş ebeveynler, ergene dair her türlü endişe, kaygı yanında, o ergeni anlayıp tanımaya ve empati kurmaya uğraşırken, bir de kendi sistemlerindeki değişimlerle başa çıkmaya uğraşıyorlar.

Ama diyelim ki, yapacak bir şey yok, evdeki durum bu raddede. İşte o zaman, sanırım anne kendine ergenle fazla yüz göz olmamak için oyalanacağı bir şeyler bulmalı. Hem kendi değişimini rahatça yaşamalı, hem de ergene biraz nefes aldırmalı. Bu dönemi yaşamış bir Profesör arkadaşım derdi ki, "Görmeyeceksin, duymayacaksın, hatta söylenmeyeceksin. Çocuğunun kapısını kapat, sen de evdeki en uzak odaya kaç. Meditasyon mu yaparsın, kadın programı mı seyredersin... Ona da sen karar ver."
Belki de hiç detaya girmeden çocuğunuzun düşmesine, yaralar almasına, o yaralardan öğrenmesine imkan vermek gerekiyor. Fazla korumacı olmamak gibi. Bizim kültürümüz için pek kolay olmayan bir yaklaşım. Ama bu tavır eminim ki, ergeninizle aranızdaki gerilimi azaltacaktır. Tabii uygulayabilene...

Doğru bildiğim ve savunacağım tek bir şey var; o da çocuğunuza koşulsuz sevgi vermenin önemi. Bunu o daha küçücükken aslında sürekli uyguladık. Yaramazlıklarına, hatalarına sabırla anlayış gösterdik. Kendi gelişimiyle ve "ben artık büyüdüm beni rahat bırakın" halleriyle zaten, bizim de onlardan büyük insan halleri beklentimiz gelişti.
Bırakalım o kendince büyüsün, bize ihtiyacı olduğunda gelebileceğini, aynı sevgiyle onu karşılayacağımızı bilsin yeter. Bu arada biz de biraz kendimize dönelim, kendi hayatımızın da akıp gittiğini ve bir daha asla geri gelmeyeceğini unutmadan yaşayalım, hele de yaşımız biraz ilerlediyse...

Çocuğu ergen olan her yaştaki annelere kolaylıklar diliyorum. Allah yardımcımız olsun!

Sevgiyle...


*Not: Görseller hürriyet.com.tr ve pudra.com sitelerinden alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder