11 Mart 2014 Salı

SÖZÜN BİTTİĞİ YER...

Fark ettim ki; ben mutsuzsam konuşamıyorum. Kendimi ifade edemiyorum.
Yazı yazmayı da beceremiyorum.
Keyifli şeylerden bahsetmek çok kolay.
Şarap yazmak, gündelik olayları yorumlamak, futboldan bahsetmek, evdeki ergen kızınla başından geçenleri anlatmak, ya da bir tarif vermek... Bunların hepsi mutluyken yapabildiğim şeyler.



 
Oysa; bugün sabah beri içimi kavuran, hiç tanımadığım, bir kere bile görmediğim küçük bir yüreğin durduğu anda kala kaldım sanki...
Beynim kilitlendi, boğazım kurudu...
İçten içe hep "Dayan kara oğlan" diye ettiğim duanın boşa gitmesine yandım.
Sonra dedim ki, "Nihayet huzur buldu belki de..."
O kara kaşlı, kara gözlü çocuğa olduğu kadar, evlat acısı yaşayan aileye kilitlendim. O ananın, o babanın üzüntüsünü anlamak zor, ama paylaşmak mümkün.
Neden! diye isyan etmez mi insan?... Hesap sormak istemez mi birilerinden?...
Yüreğinin yangınını bastırmak için o yangını çıkaranın üzerine gitmek istemez mi?...
Sabır, sabır...diledik. Taş olsa çatlamaz mı?...
Allah'a isyan etmek olmaz.
Biliyorum.
Bir de derler ki, hiç bir şeye fazla üzülme sonra Allah sana da aynı üzüntüyü verir.
Mümkün mü?

Berkin gitti. Melek oldu!
Ama, O hepimizin çocuğu olabilirdi...
Berkin çok yakınımızdaydı, içimizdeydi, mahallemizdeki çocuktu, okuldaki arkadaştı. O, fırında ekmek kuyruğunda bekleyen, kara kaşlı oğlandı...

O, günahsızdı!
Çocuktu.
Daha büyüyecekti.........

Sevgiyle...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder