19 Kasım 2013 Salı

KORKU DÜZENİ

Şu hayattaki en büyük korkularınızın başında ne gelir?

Sevdiklerinizin, özellikle de çocuğunuzun başına kötü bir şey gelme ihtimali, değil mi?

Kızımı 14 yaşına sağlıkla getirdim. Ama, o arada öyle enteresan doktor hikayelerimiz oldu ki...

Bebekliğinde bizim çocuk doktorlarımız her ay kontrole çağırır, kilo boy artışına bakılır. Ne yedi, ne içti, günde kaç kere (affedersiniz) s.çtı?.... Öyle ki gram hesaplarıyla "A bu ay az kilo almış, şöyle besleyelim" "Eyvah boyu az uzamış, şu takviyeyi yapalım" diye bir stres yaratırlar, baskı uygularlar anne baba üzerinde. Oysa yurt dışında bebek sağlıklı ise, büyük bir hastalığı ya da sorunu yoksa altı ayda bir doktor kontrolüne gider. Onda da doktor lütfen boyuna kilosuna bakar ki; sizin içiniz rahat etsin.

Sonraki yıllarda yok skolyozu mu var, yok içe mi bastı, yok gözlerinin altı mı mor... diye bir sürü nedenle doktor kapısı aşındırır; o tahlile, bu çekime tonla para verir hale gelirsiniz. Gene de hep içinizde bir korku vardır. Doktorlar da bunu canlı tutar, o stresi üzerinizden atmanıza asla izin vermezler. Sonrasında erken ergenlik korkusu beslenmeye başlar. Boyu kısa mı kalacak, kilosu normal mi olacak, erken mi adet görecek, hormon tedavisi mi olmalı, kan tahlilleri, ultrasonlar.... Bitmeyen kontroller. Dünyalar kadar para yatar sektöre ve bu düzene.

Ne zamanki, siz çocuğu rahat bırakırsınız, hem sizin hem de çocuğunuzun içi rahatlar; işte o zaman çocuğunuz gerçekten sağlıklı olur, sağlıkla büyür. (Bu arada kızım için boyu maksimum 160 olur diyen endokrinolog prof.a gidip, 14 yaşında boyunun 171 olduğunu yüzüne çarpasım var ya, neyse...)

Biz kızımızı 14 yaşına sağlıkla getirdik (Allah ona daha nice sağlıklı yaşlar versin) evet ama, şimdi bir de minik kızımız Zeytin'imiz var. Fark edip görüyoruz ki, aynı korku düzeni can dostlarınız için de kurulmuş. Veterinerlerin bir çoğu, durumdan vazife yaratmaya meraklı. Tüyleri mi matlaşmış, kulakları mı kızarmış, fazla mı kilo almış ya da çok mu zayıf....Bir sürü nedenle sizi panik ortamına sürükleyecek konu var gündemde. İlaçlar, mamalar, kalsiyum hapları, çene geliştirici oyuncaklar, ..... Bitmiyor da bitmiyor. Herkes bir diğerinin fikrinin aksine konuşup kafanızı karıştırıyor. En iyi mama hangisi, en doğru veteriner kim??? Bir de eğitim meselesi var. Çalışan ve maalesef köpeğine gereken zamanı yeterince ayıramayan bizim gibi ailelerde, köpeğinizi eğitime vermek bir seçenek. Ancak, doğru eğiticiyi bulmak, en sağlıklı ortamı tespit etmek ve bunu yaparken dünyanın parasını vermemeye çalışmak için ciddi araştırma yapmanız gerekiyor. Köpeğinize güveneceğiniz ve içinizin rahat edeceği, en uygun eğitim yerini seçtikten sonra sürekli yanına gitmeniz ve ona sevginizi göstermeniz ve aynı eğitimi sizin de almanız gerekiyor. 


Zeytin'i bir çiftlikten sahiplendik. Bize geldiğinde çok küçük olduğu için gözümüz gibi baktık. Ancak, anne sütünden aldığı bir virüs nedeni ile neredeyse kaybediyorduk, zor kurtardık. O nedenle bizim için iyice kıymetli oldu. Şimdi 4 haftadır evden uzakta. Eğitimde. Her hafta iki kere ziyaret edip beraber oluyoruz. Ama çok özledik. Az kaldı yakında kavuşacağız. Eğitime verdiğimiz yerde bizi de çok güzel eğitiyorlar. Eğitimcimiz Şemsettin Bey gerçek bir hayvansever. Ömrünü bu yola vermiş. Hayatını köpekler üzerine kurmuş. Bizimle pek çok yeni bilgi paylaştı. Artık minik kızımızı nasıl daha mutlu edebileceğimizi biliyoruz. Sadece sevgi vermenin onun ihtiyaçlarını karşılamayacağını öğrendik.  Artık Zeytin'le ilgili konularda daha serinkanlı olmamız gerektiğini ve her tuzağa düşmememiz gerektiğini anladık.

Evlatlarımız bizim en zayıf noktamız. En hassas olduğumuz, içimize en dokunan konumuz. Ev hayvanlarımız da bize en bağlı, en karşılıksız sevgi veren dostlarımız. Her ikisi için de kurulan korku düzeninin çarklarından kendimizi korumamız lazım. Yoksa hem para hem de ruh sağlığımız açısından büyük kayıplar yaşamamız kaçınılmaz...

Sevgiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder