5 Temmuz 2013 Cuma

ZEYTİN GÖZLÜM, MİNİK KIZIM...

Evlendiğim zaman İzmir'de, aileme yakın, her türlü ailevi imkan ve olanaktan faydalanarak rahatttt bir hayatım olacağını sanırdım.

Bu düşüncemi, evlendiğimin ertesi günü annemin 3 aylık bir ABD turuna çıkmasıyla biraz sorguladığımı itiraf etmeliyim. Her yeni evli kadın gibi ilk yapmak istediğim yemekler eşimin sevdiğini söylediği şeylerdi. Hatta ilk denemem düdüklü tencerede yaptığım kuru fasulyeydi ve ben düdük çalacak diye beklerken fasulye öyle bir yanmıştı ki, tencereyi atmak zorunda kalmıştım...

Zaten sadece 2 yıl süren İzmir yaşantımızın ardından İstanbul, Düsseldorf, İstanbul....diye taşınıp durduk. En büyük sıkıntım hep aileden uzak olmak oldu. Bebeğim olup gene yalnız başıma büyütmeye çalışırken, eşimle karar verdik tek çocukta kalmaya. Çalışan anne olup da bir gözüm saatte, bir gözüm kapıda yardımcımın gelmesini pencere önünde, kucağımda kızımla beklediğim günler çok da uzak değil...

Şu an ki aklımla mutlaka kızımın bir kardeşi olmalıydı desem de; ailesinden uzak çocuk büyütenler beni anlayacaktır diye düşünüyorum. İnsanın bir anne ya da bir kayınvalide ya da bir abla dayanağı olmadan zor bir iş... Büyük şehirde ya da yurt dışında komşu teyzeden bile fayda yok maalesef...

Kızım da hiç kardeşim olsun diye tutturan bir çocuk olmadı. Sanırım anne ve babasının ilgisini paylaşmak istemedi. Gözbebeği olmak, evin odak noktası olmaktan hep mutlu oldu. Biz de onu fazla boğmadık, fazla zorlamadık. Gayet ahenkli bir ilişki kurduk ve yürüttük.

Son birkaç senedir kızımızın bizden bir isteği vardı. Köpeğim olsun diye tutturmuştu. Evimiz apartman dairesi olduğu için hep geçiştirdik ama, bu yıl yeni eve geçmemizle artık ısrarları dayanılmaz bir hal aldı. Eve gelecek bir köpeğin aslında "benim" olacağını, tüm sorumluluğun bana kalacağını düşünsem de, ben de hayvanları o kadar çok severim ki,  Babayı da ikna ettik ve sonunda bir  köpeğimiz oldu. 1,5 aylık bu golden retriever yavrusunu ilk gördüğümüzde sanırım hepimiz onun bizim ailemizin bir parçası olacağını hissetmiştik. Simsiyah boncuk gözleriyle adını da kendi koydu sanki: "Zeytin".

Evimize çok sakin ve fazla iştahlı olmayan bir yavru olarak geldi. Pek fazla yemiyor, hiç havlamıyor ve pek de hareket etmek istemiyordu. Biz de bunu bebek olmasına, annesinden yeni ayrılmış olmasına bağlıyor, hatta yemek yesin de biran önce büyüsün diye hafiften zorluyorduk. Ama geldiğinin 10.günü kesilmeyen bir ishal başladı, iştahı tamamen kesildi ve hızla kilo kaybetmeye başladı. Veterinerimiz Zeytin'in kardeşlerinden birinde de aynı sorunun olduğunu söyleyince soluğu bir klinikte aldık. "Kanlı ishal" denen bir hastalık olduğunu ve hızlı davranarak yaşamını kurtardığımızı öğrenince çok mutlu olduk. Bebekler genellikle bu hastalığı annelerinin sütünden kaparmış. 4 gün klinikte kaldı. Döndüğünde öyle başkaydı ki, veterineri arayıp "Bu bizim Zeytin değil mi?" diye sorup adamı bayağı bir güldürdüm :-))

Şimdi hiper aktif olduğunu düşündüğüm, çılgınca yemek yiyen, tostoparlak bir Zeytin oldu. (Maşallah) Yavru köpek zordur, büyük köpek alın diyen arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum. Ne kadar haklılarmış - Gördüm!... İnanılmaz yaramaz ve hareketli. Sürekli çiş, kaka temizlemek, ay yalnız nasıl kalır, sıkıldı mı, havladı mı diye düşünmek, habire aşıya taşımak, cahilce her gün veterineri arayıp kırk tane soru sormak son günlerdeki rutinim haline geldi... Kızım da yardımcı oluyor, Allah için hakkını yemiyeyim. Şimdi karantinada (evimizin terasında), aşıları bitene kadar sokağa çıkmıyor. Yaklaşık 10 gün sonra artık sokağa çıkabilecek. Umarım tuvaletini dışarıda yapması gerektiğini öğrenir... Bundan sonra bahçede yapacağımız korunaklı yeni yerine geçecek. Şimdi internette sürekli araştırma halindeyim. Nasıl terbiye edilmeli, eğitime yollamalı mı, barınacağı alanın zemini nasıl olmalı, paçaları ısırma huyundan nasıl vaz geçirmeli, tuvalet eğitimi nasıl verilir....? Bunlar benim hiç bilmediğim konular, aklımda milyonlarca soru var. Temmuzda Ayvalık'a gideceğiz. Arabanın arka koltuğunda bir muhabbet kuşu, bir yavru golden ve bir Ergenle seyahat etmek bayağı bir maceralı olacak gibi görünüyor...



Anlayacağınız, tam kızımız büyüdü, biz de artık rahat edeceğiz derkennnn...

Yeni bir bebeğimiz oldu. Hem de hiç büyümeyecek, hep ilgi isteyecek bir bebek. Ama çok tatlı, çok!!!

Dün, boyu yetmeye başlayınca keşfettiği sehpanın üzerinde bulduğu kağıt havluyu alıp tiftik tiftik öyle bir parçalamış, öyle bir oynamış ki, çok eğlenmiş belli... (Birazını da yemiştir mutlaka...)

E, artık sıkılmazsanız arada Zeytin'in maceralarını da paylaşırım sizlerle.

Sevgiyle....



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder