16 Temmuz 2013 Salı

KISA BİR AYVALIK REHBERİ...

Çoğu İzmir'li gibi tüm çocukluğum ve gençliğim Çeşme'de geçti. Çeşme dışında bir dönem Kuşadası'nda bir otelimiz olduğu için ara sıra oraya giderdik. Foça benim için özellikle Karşıyaka'ya yakınlığı nedeniyle alternatif bir hafta sonu programı demekti. Bir de tabii Bodrum... Özellikle lise ve üniversite çağlarımızdaki en büyük heyecan. 19 Mayıs'larda gidilmesi mecburi bir gençlik merkezi. Aileden ayrı bir macera, tekne turları, barları, güneşin doğuşunu seyretme iddiaları ve tabii dolu dolu eğlence. Yani benim için tatil ve sahil demek, Çeşme, Kuşadası, Foça ve Bodrum'dan ibaretti. Ta ki evleninceye kadar...

Eşim Ayvalık'lı. Ailesi iki kuşak önce,1920'lerde Girit'ten mübadele ile gelip Ayvalık'a yerleşmiş. O'da ilkokulu Ayvalık'ta okuyup sonra tüm yazlarını Ayvalık'ta geçiren fanatik bir Ayvalık aşığı. Tanıştığımızda benim Ayvalık'ı hiç bilmiyor olmama, hatta görmemiş olmama inanamamış ve beni ilk iş Ayvalık'a getirmişti. O yıllarda Ayvalık'ı çok beğenmiş olsam da ben de fanatik bir Çeşmeli olarak Ayvalık'a karşı hep biraz önyargılı yaklaşmıştım. Biraz da serde gençlik vardı tabii. Ayvalık'ın sakinliği ve durağanlığı bana fazla sempatik gelmiyordu.

Ayvalık'a karşı  duygularım burayı tanıdıkça, yaşamaya başladıkça çok değişti. Ayvalık benim için eş durumundan gelinmesi gereken bir yer olmaktan çıktı, artık burası benim için yorucu İstanbul hayatından bir kaçamak, hatta ileriki yıllarda yerleşmeyi planladığım memleket oldu.

Bir arkadaşım geçen gün facebook'tan mesaj atıp biraz Ayvalık'tan bahsetsene dediğinde neler yazabilirim diye düşündüm. Burası kısa bir tatille keyfine varılamayacak kadar derin bir yer. Bir kere Ayvalık'ta bir yaşam var. Yani Çeşme'deki gibi yazlık bir yer değil. Buranın halkı genellikle mübadele ile farklı yerlerden gelip buraya yerleşmiş, batı kültürü görmüş bir nesilden geliyor. Çok eski yıllardan beri insanlar çocuklarını İzmir ya da İstanbul'a okumaya göndermiş. Bu çocukların çoğu şimdi çok üst mevkilerde iş adamları, doktorlar, müzisyenler, ressamlar... Kimi de eğitimlerinin ardından Ayvalık'a dönüp aile işlerini devam ettiren ve yaşamlarını burada sürdüren insanlar.


Ayvalık'a geldiğinizde şanslı iseniz rüzgarsız bir havaya denk gelirsiniz. Burada poyraz özellikle de Temmuz-Ağustos'ta neredeyse hiç kesilmez. Bu da denizin müthiş soğuk olmasına neden olur. Ama bir yandan da bu rüzgar sayesinde nefes alır ferahlarsınız.  Denize girmek için Sarmısaklı tarafına giderseniz, kumluk pırıl pırıl bir deniz bulursunuz. Halk plajı inanılmaz kalabalık olsa da ucuzdur. Gene sarmısaklı plajının ilerisinde, Aytaş ya da Marenostrum gibi özel plajlarda da daha fazla hizmet ve sakin bir ortam bulmanız mümkün. Ara sıra ayarı kaçan müzik sesinden rahatsız olmazsanız hem iyi yemek yer, hem de müthiş bir denizin keyfini sürebilirsiniz.




Eğer Cunda tarafına giderseniz, mutlaka Ortunç'u görmelisiniz. Otrunç koyu biraz taşlık olsa da mavi bayrakla değerlendirilmiş buz gibi ama tertemiz bir denizdir. Ada Camping'de gene aynı koydaki ikinci alternatifiniz olabilir. Gene Cunda da pek çok irili ufaklı plajdan denize girmeniz mümkün, ama Cunda yarı kapalı bir denizdir ve diğer alternatifler kadar cazip gelmeyebilir. Bir önerim de tekne turu olabilir. Ayvalık'ın en büyük özelliği etrafındaki irili ufaklı adalar ve bu adaların koylarının muhteşem denizidir. Her bütçeye uygun tekne turu alternatifini Ayvalık merkezde bulmanız mümkün. Bunu da kaçırmayın derim. Fazla kalabalık tekneler curcuna olabiliyor aman dikkat:-)

Cunda son yıllarda özellikle basının dikkatleri buraya çekmesiyle adeta bir cazibe merkezi haline geldi. Alabildiğine zeytin ağaçları ile kaplı bu güzel yarımada, eski Yunan mimarisiyle bezenmiş cumbalı evleri, mis gibi yasemin kokan daracık yolları, ve muhteşem mezeler sunan restaurantları ile mulaka görmeniz gereken bir yer. Son yıllarda özellikle İstanbul'luların Cunda'yı keşfetmesi ile pek çok eskimiş, köhne ev el değiştirerek restore edildi ve yenilendi. Restore edilen bu evlerden bazıları çok şirin pansiyonlara dönüştürüldü. Cunda bir yandan değer kazanıp kıymetlendi ama, bir yandan da birkaç sene evvelki bakir halinden uzaklaşmaya başladı. Bu da tabii gerçek Ayvalık'lıları pek memnun etmedi. Fiyatlar yükseldi, genel insan profili değişti, her geçen yıl daha turistik bir hal aldı.

Cunda'ya yemek yemeye giderseniz size iki restaurant önerebilirim. Birincisi Deniz Restaurant. Yer bulmak biraz zordur. Müthiş mezeler, harika balık ve tabii Yazgan şaraplarını bulabilirsiniz. İkinci alternatif Lyra. O da gene harika mezeleriyle tercih sebebidir. Farklı lezzetler için Cunda içinde Ayna Ayna denenebilir. Ayrıca taverna müziği yapan irili, ufaklı pekçok mekan Cunda'da var. Cunda'ya gelmişken mutlaka peynir almalısınız. Ada mandıra, Kesebir gibi dükkanlardan peynirinizi alın. Kelle peyniri muhteşem olur tavsiye ederim. Zeytinyağ'ın hasını gene Ayvalık'ta bulabilirsiniz. Özgün zeytinyağ'ı tavsiye ederim. Taş Kahve'yi ihmal etmek olmaz. Yemek sonrası kahvenizi orada içmeniz adettendir.

Otellere gelince Cunda da Ortunç (çok pahalı bir alternatif olmakla beraber) çok özeldir. Kıvrak Otel, Dilmen Otel Cunda için alternatif olabilir. Ayrıca onlarca pansiyon ya da küçük otel bulabilirsiniz.  Sarmısaklı da Temizel Otel, Aytaş Motel iyi alternatiflerdir. Orta Çamlık'ta bulunan Çam Motel de ufak ama temiz bir aile işletmesidir. Odaları gayet ferah ve tatmin edicidir.  Bu arada Çam Motel'in karşısındaki Yelken Cafe, çok kalabalık Cunda gecelerine karşılık harika bir restaurant alternatifidir. Gene Yazgan Şaraplarının her çeşidi mevcut tabii...

Ayvalık'a geldiğinizde mutlaka Perşembe pazarına gitmelisiniz. Midilli'den pekçok Yunanlı her hafta bu pazara alışveriş yapmaya gelir. Siz de kaçırmayın. Sadece Ayvalık'ta bulabileceğiniz taptaze ve binbir çeşit ottan alıp yanınızda götürmelisiniz. İstifno, turp otu, radika,girit kabağı, deniz fasulyesi, deniz börülcesi ve daha neler neler.... Çamlık'ta mutlaka dondurma yemeli,  Ayvalık limanda gerçek Ayvalık tostunun, Cunda da lokmanın tadına bakmalısınız. Bir de lor tatlısı... Immm. Vallahi canım çekti şimdi.

Ayvalık'a yolunuz düştüğünde beni de mutlaka arayın. Eğer buralardaysam size terasımda kahve ikram etmekten çok mutlu olurum.

Sevgiyle....

2 yorum:

  1. Ben de ilk defa geçen sene gittim Ayvalık'a ve çok beğendim. Biz de eşimle ilerde Ayvalık'a yerleşme hayalleri kurduk. Sarımsaklı'da çok kötü ve ucuz bir otelde (Ürgenç Otel sakın kimse gitmesin) kaldığımız için biraz keyfimiz kaçtı ama Ayvalık, Cunda, Sarımsaklı, doğa, deniz ve yemekler o kadar mükemmel ki kaldığımız oteli bile bize unutturdu. İnşallah ilerde bahçeli bir taş evde komşu olmak dileğiyle :)

    YanıtlaSil
  2. Ayvalık'ta konaklama için Sızma Han Otel'de çok iyi bir alternatif. Denize sıfır konumda, küçük bir yağ fabrikasını butik otele çevirmişler, kış aylarında bile şömine başında yemeğinizi yiyip ; deniz kenarında kahve keyfi yapabiliyorsunuz. Cunda adasında Koç ailesinin restorasyonuna destek verdiği Değirmen cafe'yede mutlaka uğranmalı. Değirmenin içerisinde tarihi bir kütüphane mevcut. Manzara muhteşem, damla sakızlı türk kahvesi ve yanında çifte kavrulmuş türk lokumu ile keyfinizi tamamlarsınız. geçen hafata oradaydım ama şimdi yeniden orada olmayı çok ama çok isterdim. Size iyi tatiller Didem Hanım :)...

    YanıtlaSil