13 Mayıs 2014 Salı

BELKİ...


Saatlerdir televizyon başındayım. İçim kavrularak "son dakika" diye verilen alt yazıları okuyorum.
Soma'daki bir maden ocağında meydana gelen kaza sonrası bir türlü yapılamayan resmi açıklamayı bekliyorum. Eminim ki, benim gibi pek çok insan merak içinde, endişe içinde bekliyor. 
Biz sadece dış kapının mandalıyız oysa ki...

Bir de gerçekten içi yanan, bir umutla kocasından, babasından, oğlundan, kardeşinden ya da komşusundan haber bekleyenler var.
Asıl o insanların acısını düşünüyorum. Nasıl beklenir, o saatler, o dakikalar nasıl geçer?
Üç kuruş para için yerin yüzlerce metre altına bir baba ya da bir oğul her gün nasıl yollanır? 
Evden çıkarken nasıl vedalaşılır?
Kapkara olmuş ellerin, yorgun dönüşü evde nasıl beklenir?
Ya da eve gelen bir kaza haberi sonrası ne düşünülür? 
Bir türlü yapılamayan resmi açıklamalar, netleşmeyen haberler, havada kalan sorular...
Allah onlara, o ailelere yardım etsin. Sabır versin. Hiç birimiz bilemeyiz, yaşamadıysak endişeyle beklemeyi. Yaşamayalım da, kimse yaşamasın...
Böyle bir acı herhalde tarif edilemez. Her an ölmek gibi olmalı. Bir haber alana kadar sürekli canının yanması, içinin kavrulması. Saatler geçtikçe acının artması, umudun azalması...

Belki bir mucize olur, yıllar önce Arjantin'de mi olmuştu? Saatler sonra hepsi sağ çıkmıştı madenden. Hani tüm madenciler güneş gözlükleriyle çıkmışlardı. Karanlıktan etkilenen gözleri güneş ışığından yanmasın diye. 

Belki bir mucize olur...

İnşallah...

Sevgiyle!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder