Genelde hep duygularla oynanır, kalpteki bir yaraya basılır, ya da bir sızı kanırtılır.
Yani bebeklikten yolunu öğreniriz iş yaptırmanın. Sonra bu durum ticarete kadar uzanır. Farkındaysanız, millet olarak dini değerlerimizin yükselmesiyle son yıllarda bayramlarda, seyranlarda pek çok marka satış arttırıcı olsa da reklamlarında bu tarz duygu sömüren mesajlar kullanmaya başladı. Üstelik ülkemizde faaliyet gösteren pek çok yabancı şirket de aynı yöntemi kullanıyor. Ramazanda kurulan büyüük sofralar, dedelere ninelere yapılan bayram ziyaretleri, telefonlarda verilen mesajlar...
Evet izlerken belki duygulanıyoruz ama aslında hepsinde amaç aynı: "Benim ürünümü al..."
En son izlediğim bir telefon şirketi reklamındaki insanların, "sadece sesini duymak istedim..." demeleri, nasıl benim babacığımı aklıma getirip, "onun sesini duyamıyorum bari annemi arayayım vesileyle", mesajını benim beynime beynime sokabiliyorsa, aslında yaptığım her aramanın o şirkete para kazandırdığı gerçeğini değiştirmiyor. Amme hizmeti yapmıyorlar sonuçta.
Yani anlayacağınız, ben böyle duygu sömürüsü ile yapılan her türlü tanıtıma sinir oluyorum. Çünkü biliyorum ki, her birinin altında aynı amaç yatıyor, "para kazanma hırsı!" Bunun için de, benim duygularımla oynamanın kimsenin hakkı olmadığını düşünüyorum.
Diziler, sinema filmleri hatta haberler... TV'lerde de ne kadar ağlaklık o kadar rating değil mi zaten?
Çok oyuna geliyoruz çoook... Ayrıca, sağımız solumuz iç kıyıntısı, bir de bunun başkalarınca kaşınması çok mu lazım yani?
Hepten yasaklasınlar kardeşim böyle abuklukları. Hiç birimizin daha fazla üzdürülmeye ihtiyacımız yok! Gerçekler yeterince üzücü ve iç karartıcı zaten bu aralar. Daha fazlası bünyemize dokunuyor artık, kaldıramıyoruz.
Sevgiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder